İki atom bombasından kurtulup üstüne 65 yıl yaşayan Japon'un inanılmaz hikâyesi

Hikâyemiz Japonya'nın Hiroşima şehrinde 1945 yılının 6 Ağustos günü başlar.

"20. yüzyılın belki de en şanssız adamı" denilen Tsutomu Yamaguçi Mitsubishi şirketinde çalışıyordu. Şirket izin vermişti. Ertesi gün Nagazaki'deki yeni doğan oğlunu ve karısını görmeye gidecekti.

Trene binmek üzere giderken bir patates tarlasının yanından yürümesi gerekiyordu. Birden tepesinde bir düşman bombardıman uçağının vızıltısını duydu. Pek önemsemedi, çünkü o günlerde gökyüzünde bu uçaklara sık sık rast geliyorlardı. Uçağın karnının açıldığını gördü, aşağı düşen şeyi bir nokta halinde seçebiliyordu.

Düşen, gerçekte ABD'nin atom bombasıydı ama kimse ne kadar korkunç bir tehlike karşısında olduğunu bilmiyordu. Bildikleri bombalardan sanıldı.

Yamaguçi hava saldırısında hangi taktikleri kullanacağı hususunda eğitim aldığı için kendini yere atıp gözlerini kapadı, başparmaklarıyla kulaklarını tıkadı. "Işık banyosundan yarım saniye sonra bir gümbürtü, ardından da şok dalgası geldi. Bir saniye sonra karnını aşağıdan tırmalayan bir fırtına hissetti. Havaya fırladı, yere düştü; bayılmıştı."

Kendine geldiğinde şehir güpegündüz zifiri karanlığa gömülmüştü. Derisi yanıyormuş gibiydi. Bir yandan da ailesini merak ediyordu. Hâlâ hareket edecek trenler olduğunu duyunca gücünü toplayıp ne pahasına olursa olsun istasyona kadar yürümeye karar verdi.

Bunun için bir köprüden geçmesi gerekiyordu. Ölmüş insan yığınlarının üzerine basa basa ilerledi ve istasyondaki kalabalığın arasından sıyrılıp bir tren koltuğuna yığıldı. Mucize eseri tren hemen hareket etti. Nihayet evine gidecekti.

Hasta ve baygın Yamaguçi 8 Ağustos'ta erkenden Nagazaki'ye ulaşıp evine yollandı. Yanıklar içindeki yüzünü tanımadı karısı, bir süre onu ikna etmeye çabaladı.

Adamdaki görev aşkına bakın ki aynı gün Mitsubihi'nin Nagazaki'deki merkezine kolları ve yüzü bandajlı bir şekilde gitti. Patronunu ve arkadaşlarını nükleer silahın tehlikelerine karşı uyarmaya çalışırken olanlar oldu ve oda Yamaguçi'nin Hiroşima'dan tanıdığı o beyaz bir ışıkla doldu. Sonraları "Mantar bulutunun beni Hiroşima'dan oraya dek takip ettiğini düşündüm" diyecekti. Olanları anlamlandırabilen tek kişi oydu. Atom bombasını ikinci kez yemiş ve patlama onu yere düşürmüştü.

Hiroşima'da 80, Nagazaki'de 70 bin insanın canına mal olan iki atom bombasından da yaralı olarak kurtulan nadir kişilerdendi ve Japon hükümetinin "çifte kurban" olduğunu resmen kabul ettiği tek kişiydi.

Yakınlardaki bir tepede bulunan gözcü kulesine koşup şehrin dumanlar içindeki haline baktı, evini seçmeye çalıştı Yamaguçi. Katranlı radyoaktif yağmur yağmaya başlayınca aşağı inip evine koştu. Şanslıydı, karısı ve küçük oğlunu bir sığınakta sağ salim buldu. Sığınakta kaldığı hafta boyunca saçları döküldü, kan çıbanları patladı, durmaksızın kustu, derisi pul pul döküldü. Acı içinde kıvrandı.

Ailesinin ihtimamı sayesinde ölümden döndü Yamaguçi. Yaralarının çoğu şifa buldu, kuvvetini topladı, hatta saçları yeniden çıktı. Bu arada Mitsubishi'de işe başladı, sonra öğretmenliğe geçti. Mücadeleyi bırakmadı.

Karı-koca 5 yıl sonra kendilerini topladıkları yetmezmiş gibi yeni çocuk sahibi olmaya karar verdi. İki kızları daha oldu. Baba iki kez, anne ise bir kez atom bombası yemişti ama sağlıklı doğdu çocukları; ne var ki yetişkinliklerinde hastalıklarla boğuşacaklardı.