'İçtimâî Erdoğan'ı görmeyen yanılır
MUSTAFA ARMAĞAN
1999 mahalli seçimlerinden birkaç gün önce yazarlık hayatımda hiç yapmadığım bir işe soyunup kendimce İstanbul Büyükşehir Belediyesi adaylarının karnesini çıkarmıştım. Fazilet Partisi'nin adayı Ali Müfit Gürtuna idi. Ali Talip Özdemir ANAP, Zekeriya Temizel DSP, Yalçın Özer DYP, Adnan Polat ise CHP'nin adayıydı.
Adayları teker teker ele alıp değerlendirdiğim yazı o kadar beğenilmişti ki, okurlar tarafından 'iddiasız partilerin adaylarını küçümsediğin için mi yazmadın' diye sîgaya çekilince ertesi hafta onlara da birer karne vermek zorunda kalmıştım!
Yalnız karneleri dağıttıktan sonra köşemde özel bir kutu açıp önceki başkan Recep Tayyip Erdoğan'ı da değerlendirmek ihtiyacını hissetmiştim. İşte o kısmı ufak tefek rötuşlarla aşağıya alıyorum:
"Osmanlı tarihinde İstanbul'u yönetme geleneği, genç Fatih'in, 1 Haziran 1453 tarihinde devrin önde gelen âlimlerinden Hızır Bey Çelebi'yi İstanbul Kadılığına atamasıyla başlar. Fetihten bu güne kadar geçen 550 yıla yakın zaman içinde İstanbul'dan onlarca yönetici geldi, geçti. Şehremini Cemil Topuzlu Paşa, Vali ve Belediye Başkanları Lütfi Kırdar ile Fahrettin Kerim Gökay, Ahmet İsvan, Bedrettin Dalan, en son olarak da Recep Tayyip Erdoğan yakın dönemde ilk ağızda sayabileceğim isimler
Erdoğan'ın ismi yalnız bugünlerde değil, 20-30 yıl sonra da diğer "karizmatik" İstanbul belediye başkanlarıyla birlikte anılacak gibi görünüyor. Hiç şüphesiz yukarıda bir çırpıda adları hafızama üşüşüverenler dışında da bu kutlu beldeye hizmetlerde bulunmuş isimler zikredilebilir (mesela Sultan Abdülhamid devrinin sonlarında, 1906 başlarında suikaste kurban giden Rıdvan Paşa gibi). Ne var ki, hafıza denilen o esrarlı kutu geçmişin imbiğinden sadece hayırlı hizmet yapmış olanları değil, hizmetlerini toplumsal veya siyasal taleplerle çakıştıran, bu talepler ve beklentilerle hizmetini hâlelendirenleri damıtıyor garip bir şekilde.
Erdoğan'ın dost-düşman pek çok kesimde uyandırdığı imaj, akmayan suları akıttığı veya çöpleri başarıyla toplattığından değil, bu tekabül ettiği toplumsal ve siyasî talep ve beklentilere başarıyla cevap verebilmesinden ileri geliyordu. Belediye hizmetleri -ki bu alanda başarılı olduğu zaten ortak bir kabul görmektedir- bu birikmiş taleplerin onun şahsında kendisine akacak yatak bulmasından doğan karizmayı taçlandıran, kendisine duyulan güveni pekiştiren faktörlerden ibaretti. Ne Bedrettin Dalan'ın mağrur aristokratlığı vardı onda, ne Nurettin Sözen'in abus bürokratlığı. Erdoğan'ı bize sevdiren tarafı, muhakkak ki samimiyetiydi.
Buna şimdilerde beş yaşındaki kızıma, bir türlü şiir okuyan bir insanın neden hapse girdiğini anlatamayışım gibi 'önemsiz bir ayrıntı' da eklenmiş bulunuyor!"
Aradan tam 26 yıl geçti. 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Erdoğan belediye başkanları bağlamında söylediğim

134