Arap taifeleri ve bölgesel düzen inşası

Ortadoğu'da "tek bir Arap ulusu"ndan birçok Arap devletinin kurulması, "tek bir Arap ulusun bölünmüşlüğü" tartışmalarını beraberinde getirdi.Bu tartışmalar Arap toplumunda bağımsızlığa kavuşma, savaşların oluşturduğu konjönktür, diktatör yöneticilerin uygulamalarına karşı duruş vb. gelişmeleri 9 Mayıs'taki "Yeni Bölgesel Düzen, Arap BaharıUyanışıİntibahı" başlıklı köşe yazımda sizlere bahsetmiştim. Ortadoğu ülkelerinin 1950 ve 1960'lardan itibaren İngiltere ve Fransa gibi dönemin emperyalist işgallerinden kurtulup bağımsızlıklarına kavuşmalarıyla, farklı devletlere bölünmüş "tek bir Arap ulusu" arasında "yeni bölgesel düzen" söylemleri gelişmiştir. Bediüzzaman Said Nursi'nin 1911'de "Hususan, kırk-elli sene sonra Arap taifeleri, Cemahir-i Müttefika-i Amerika gibi en ulvî bir vaziyete girmeye..." yöneleceğini haber veren cümlesi, bölge ülkelerinin 1950 ve 1960'lardan başlayarak bağımsızlıklarına da işaret etmektedir. Ancak bağımsızlığın hemen ardından "Araplar arasında bölgesel düzen" kurulamamıştır. 1950 sonrası Arap-İsrail savaşları; Arap ülkelerindeki siyasî, ekonomik, sosyal, mezhebî sorunların yer yer çatışmalara yol açması; ayrıca petrol zengini Arap ülkelerinde yükselen refah seviyesi; 1973 savaşı sonucunda Mısır'ın 1979'da Camp David Anlaşması'nı imzalamasıyla İsrail'le ilk normalleşen Arap devleti olması ve 2011'de başlayan Arap BaharıUyanışı halk hareketliliği vd. gelişmeler bölgedeki değişim ve dönüşümlerdendir. 1950'lerde başlayan "Arap bölgesel düzeni" tartışmalarına ilerleyen yıllarda "Ortadoğu bölgesel düzeni" tartışması da refakat etmeye başladı. Arap BaharıUyanışı'yla "Arap bölgesel düzeni"nden "Ortadoğu bölgesel düzeni"ne geçiş süreci yaşandığını zikredenler de mevcut. Ancak her iki düzen tartışması nasıl yorumlanırsa yorumlansın, ortadaki hakikat Arap ülkelerinin beklenen kalkınmayı ve ilerlemeye başaramamasıdır. Arap ülkeleri arasında kimya sanayinde gelişmiş Almanya, teknolojik Japonya, otomotiv sektöründe söz sahibi Güney Kore gibi örnekler bulunmamaktadır. Diğer taraftan petrol zengini Birleşik Arap Emirlikleri'nin ekonomik anlamda Singapur'u örnek aldığı ve bunun diğer Körfez ülkelerine de örnek teşkil ettiği ileri sürülüyor. Elbette belirtilen örneklemden ülkenin kendi iç dinamiklerinden kaynaklı kalkınmaya sahip olmadığı anlaşılıyor. Özellikle Arap Yarımadası'ndaki ülkeler petrol ekonomisine dayanıyor. Bölgenin