Toplumsal hareketin kodları

İnsanların yaşamlarını sürdürme mücadelesi topluluk halinde yaşamayı zorunlu kılıyor. Bir birlikteliğin ortaya çıkardığı bazı sorunlar ve sorumluluklar söz konusu. Topluluk halinde yaşamanın sorunlarını gidermek veya en aza indirmek gayesiyle sorumluluk alan insanların varlığı bu açıdan önemlidir. Sorumluluğu üzerine alan insanlar bu amaçla fikri ve ameli eylemlerde bulunurlar. İşte toplumsal hareketler bu eylemlerin ortaya çıkardığı Durkheim'in ifadesiyle organik ve mekanik yapılardır. Her toplumsal hareket bir varlık sebebine dayanır. Kendini mutlaka ulvi bir gayeyle açıklamak zorundadır. Bu dini olabileceği gibi seküler veya ideolojik temelde de olabilir. Bu yüzden toplumsal hareketlerin ileriye dönük toplum tasavvuru bu temeller üzerinden şekillenir. İdeolojiyi temel alan toplumsal hareketler, ideolojisinin belirlediği sınırlar içerisinde kendini ifade etmeye çalışır. Her bir mensubu için bu sınırlar mutlaktır ve bu mutlaklık içerisinde katkı sunmaya çalışır. Toplumun değişen yüzü, hareketliliği ve farklı bilinç düzeyine varması fikri üretim için önemli değildir. Önemli olan ideolojisinin vaat ettiği toplumsal yapıyı hayata geçirebilmektir. Fakat ideolojik sınırları aşamadığından dar ve statik bir içeriğe bürünmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu da beraberinde içe kapanıklığı ve baskıyı beraberinde getirecektir. 20. yüzyılında ilk yarısında faşizmin ikinci yarısında komünizmin toplum tasavvurunun nasıl bir baskı ve zulme dönüştüğünü hepimiz biliyoruz. pushfn('ads'); Seküler temele dayanan yani daha açık ifadeyle günün şartlarına göre şekil alan toplumsal hareketler kendilerini daha bilimsel, gerçekçi, değişime açık ve hayatın içinden görürler. Bu kısmen böyle olsa da karar vericilerin bilimselliği ve gerçekliği nasıl ters yüz ettiklerini bugün rahatlıkla görebiliyoruz. Bu da toplumsal hareketlerin hayata müdahil olma şansını karar vericilerin arzularına bırakıyor. Değişime yatkın olmaları bu tür toplumsal hareketleri daha cazip kılsa da değişimin belirleyici unsuru karar vericiler olduğundan geleceğe dönük toplum tasavvurları kendileri dışında oluşacaktır. Günümüzün toplumsal yapısının oluşumunda bu anlayışın egemen olduğunu biliyoruz. Gördüğümüz kadarıyla da mevcut toplumsal gerçeklik idealin bir hayli uzağındadır. Çünkü ekonomik anlamda pastanın dilimleri, siyasal anlamda karar mekanizmalarına katılım, sosyal anlamda toplumsal