Savaşlar ve vicdanlar

Günümüz dünyasının özetini isteseler, vereceğimiz cevap belli. Savaş, işgal, kan, gözyaşı, zulüm, açlık ve yoksulluğun en ağır şekilde yaşandığı bir dünya. Irkçı emperyalizmin bilim ve teknoloji sayesinde gücü elinde bulundurduğu malum. Güçlülerin kendi menfaatlerine yönelik kurdukları sistemde, insanlık bir avuç azınlığın elinde köleleştirilmeye çalışılıyor. Yani mevcut sistemin tüm çarkları ırkçı emperyalizmin menfaatine hizmet ediyor. Günümüzde insanların büyük çoğunluğu en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz durumda. İnsanlık bu sömürü çarkının içerisinde ömrünü tüketmekle meşgul. Olup bitenler bir avuç azınlığın konforu ve menfaati için yapılıyor. Bu azınlığın dışında kalanlar bunların mutfağına erzak taşımak için çabalıyor. Elbette böyle bir dünyadan vazgeçmek istemiyorlar. Bunun için darbelere, suikastlara, ambargolara, işgallere ve savaşlara gerektiğinde rahatlıkla başvurabiliyorlar. pushfn('ads'); İtiraz edenlerin susturulduğu, menfaat çatışmalarının arasında kalan halkların sindirildiği, zulmedildiği ve öldürüldüğü bir vasatta vicdanı olanlara çok görevler düşüyor. İnsanlığın vicdanı olmak için vicdanın kapsamını olabildiğince geniş tutmak önemlidir. Yoksa vicdan olarak görülen, arzuların tatmin aracına dönüşebilir. Vicdani gibi görünen bazı tepkilerin aslında neye tekabül ettiğine iyi bakmamız gerekiyor. Avrupalıların yanı başlarında yaşanan Ukrayna Savaşı'na ve Bosna Savaşı'na verdikleri tepkilerin farklılığı buna en güzel örnektir. Bu örnek bile başlı başına Batılı yöneticilerin insanlık olarak kabul ettiği olguyu anlamamız açısından önemli. Kendileri için sağladıkları refahı başkalarının hakkından gasp ederek elde eden Batı dünyası için elbette savaşların da, olayların da kendi menfaatleri açısından tasnif edilmesi normaldir. Avrupa'yı merkeze alarak tüm insanlığı anlamaya çalışan bir zihnin üreteceği tek şey etnik, ulusal veya bölgesel kibirdir. Bu kibrin bakış açısıyla olaylar değerlendirildiği için Filistin'de yaşanan zulme verilen tepkiyle Ukrayna'da yaşananlara karşı verilen tepkinin aynı olması hayal bile edilemez. Bu örneklerden yola çıkarak Afganistan ve Irak işgallerine karşı sessiz kalan hatta katkı sunan Batılıların