İsrail'in düşmanı tüm Müslümanlardır
İran ve terör devleti İsrail arasındaki çatışmalar hepimizin malumu. Günümüzde İran ile İsrail arasında yaşanan çatışma süreci, yalnızca iki devlet arasında cereyan eden bir askeri kriz olmanın ötesinde, İslam dünyasının zihinsel bölünmüşlüğünü ve siyasal reflekslerindeki tutarsızlığı gözler önüne seren önemli bir örnek teşkil etmektedir. Özellikle Türkiye gibi Sünni çoğunluğa sahip toplumlarda bu tür krizlerin algılanışı, büyük ölçüde mezhepsel önyargılar, tarihsel hafıza, siyasal pozisyonlanmalar ve medya söylemleriyle şekillenmektedir.
Bu yazımızda İran ile İsrail arasında yaşanan çatışmaların seyri hakkında bir analiz yapmayacağız. Dikkat çekeceğim husus daha çok ırkçı emperyalizmin Müslümanlara dayattığı mezhepsel farklılıkları kaşıyarak oluşturduğu algıya teşne alıcılarının varlığıdır. İsrail tarafından atılan bombalara içten içe sevinebilecek, İran tarafından atılan bombalara ise burun kıvırabilecek bir Müslüman tahayyülün varlığı bu coğrafyanın geleceği açısından vahim bir durum olduğunu söylemeye gerek yok. Yaklaşık 60 yıldır hiçbir devletin somut tepkisiyle karşılaşmamış İsrail'in başkentine az veya çok, etkili veya etkisiz bomba atan İran'ın bu duruşuna burun kıvırmak en azından ahlâklı bir tutum değildir.
İran ve İsrail arasında yükselen gerilime dair yapılan yorumlar, olayların gerçek boyutundan ziyade mezhepsel kaygılarla kurgulanan algılar üzerinden yürütülüyor. Bazı kalem sahiplerinin ve kanaat önderi addedilen kişilerin, Müslüman bir halkın üzerine düşen bombalar için içten içe sevindiğini konuşmalarından ve analizlerinden anlayabiliyoruz. Üzülerek belirtmeliyiz ki bu yaklaşım, İslam kardeşliğinin değil, mezhepçi rekabetin ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bu rekabetin zihinlerde bıraktığı iz, yarına dair umutlu olma şansımızı da elimizden alıyor.
Yıllarca İran İsrail'den daha tehlikelidir propagandasını dillendiren zevatın ya da İran ABD ile gizli gizli iş tutuyor diye strateji geliştirenlerin kendi ülkelerindeki ABD üslerine ve İsrail ile olan ticarete karşı ketum kalması iyi niyetli bir yaklaşım olarak değerlendiremeyiz. İçerisinde İran'ın olduğu bloka yakın dış politika izlendiğinde bağımsız ve ABD karşıtı bir politika geliştirdiğimizi iddia eden bu tip kalem ve kelam sahiplerinin İran'la ABD'nin iş birliği içerisinde olduğuna inanmaları da ilginç bir ruh halini gösteriyor.