Güce karşı vicdani direniş

Coğrafyamız birbirinden beslenen değişik krizlerin merkezinde yer alıyor. Enerji kaynaklarının paylaşım savaşı, mezhepsel fay hatları, büyük güçlerin vekâlet savaşları ve işgallere verilen özgürlük mücadelesi hep bu coğrafyada kesişiyor. Bu krizlerin içerisinde bunu bir fırsat olarak kullanarak coğrafyadaki mekânını ve nüfuzunu genişleten; rahatça işgale, zulme ve soykırıma başvurabilen bir terör şebekesi olarak İsrail'in varlığı da bölge için temel sorunlardan birisidir. İsrail'in bölgedeki varlığını açıklayan tek gerçek Siyonist ideallerdir. Ama bu kısım hakkıyla dünya kamuoyunda sorgulanmadığı için bu coğrafyadaki eylemlerine mazeret olarak güvenliği öne sürebiliyorlar.

Elbette İsrail'in bu gerekçesinin bizim için bir anlamı olmaması gerekiyor. Biz biliyoruz ki, varlık amaçları Siyonist inanca dayanan İsrail'in eylemlerini de yine bu inanç ve ekonomik kaygılar beslemektedir. Güvenlik kaygısı ise aslında bu eylemlerin getirdiği sonuçtan doğmaktadır. Sonuçtan sebebe gerekçe üretmek olsa olsa Siyonist bir aymazlığın ürünüdür.

Bu zihinsel izdüşümün ortaya çıkardığı soykırıma karşı insanlığın sessiz kalması beklenmemelidir. Devletlerin politik kurguları genel anlamda bu vahşete karşı sessiz kalmayı tercih etse de insanlığın ortak vicdanı bu sessizliği kabullenemiyor. İşte Sumud filosunu besleyen temel motivasyon budur. Güce karşı büyüyen vicdani direniş. Bu filo, birkaç insani yardım kolisinin ötesinde bir anlam taşıyor. İsrail'in jeopolitik, ekonomik ve dini temellere yaslanan zulmüne ve soykırımına karşı, insanlığın vicdani refleksidir. Zulümden daha tehlikeli bir şey varsa, o da zulmün kanıksanmasıdır. İşte bu filo, zulmün normalleşmesine karşı başlamış bir yürüyüştür.

Gazze'nin kuşatma altındaki nefesini ayakta tutmaya çalışan, sesini dünyaya taşıyan bir vicdan gemisidir bu filo. İsrail'in tanklarına, uçaklarına ve gaddarlıklarına karşı; Sumud'un elinde silahı olmayabilir ama bir halkın açlığa, yoksulluğa ve kuşatmaya mahkûm edilemeyeceğini haykıran cesareti vardır. Önemli olan, Sumud'un elinde olmayan silahların onun cesaretine cesaret yükleyecek şekilde arkasında durabilmesidir. Halklar kendi vicdanlarına kulak verirken devletler de bu vicdanlara güç vermenin yollarını aramalıdır. Ancak ne yazık ki; ülkemiz de dâhil olmak üzere Gazze'de vahşet devam ederken devletler bazında hamasetten öteye geçilemiyor.