Bir gurur gecesi

27 Nisan Cumartesi, benim için olduğu kadar sanıyorum İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin, Atatürk Kültür Merkezi'nin, hatta genel olarak sanat dünyamızın unutulmaz olacak günlerinden biriydi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Medya İlişkileri Direktörü, uzun yıllar gazetecilik ve televizyonculuk yapan arkadaşım Sonat Canıdar Bahar, "Adana Kültür Yolu Festivali-Portakal Çiçeği Karnavalı sırasında 'Carmina Burana'nın prömiyeri var, gelir misiniz" demeseydi bu muhteşem geceyi kaçırabilirdim.


Çünkü hiçbir şey ilk izlenimdeki tepkiler kadar gerçek olamaz. Gecenin sonunda salonu dolduran yüzlerce kişinin gururu, coşkusu, ayakta alkışları görülmeye değerdi.
Ve bu alkışların sanatçılar için de ne kadar önemli olduğunu, ardında öğrenciliklerinden itibaren ne büyük bir emek yattığını, televizyonculuk ve gazetecilik öncesi 5 yıl İzmir Devlet Konservatuvarı'nda öğretmenlik yaptığım dönemden çok iyi bilirim.
Şan, bale ve enstrüman bölümlerinde okuyan, öğrencim olup bugün büyük başarılara imza atan çok isim var. Bunlardan biri de bugün Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Tan Sağtürk. Tan çocukluktan bu yana çalışma azmini, alçak gönüllüğünü, zarafetini hep korudu.
Carmina Burana sevgim ise ayrı bir konu. Neredeyse son 40 yıldır, bir başkaldırı olan "O Fortuna" başta olmak üzere yergi, aşk, bahar, içki ve dini içerikli şiirlerden oluşan şarkılarını yüzlerce kez dinlemişimdir.
Ortaçağ şiirinin bugüne dek ele geçen en önemli belgeleri kabul edilen, Johann Andreas Schmeller tarafından 1847'de Beuern Şarkıları olarak yayımlanan "Carmina Burana", 12 ve 13'üncü yüzyılda üniversitelerde felsefe ve ilahiyat okuyan gezgin öğrencilerin Orta Çağ Latincesi ve Almancasıyla yazdığı anonim 254 şiir ve dramatik metinden oluşuyor.
Bavyeralı Alman Carl Orff tarafından bu metinlerden seçilmiş şiirler sahne kantatı olarak bestelenmiş ve ilk kez 8 Haziran 1937'de Frankfurt Operası'nda sahnelenmiş.Katılan da katılmayan olabilir ama bana göre İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin "Carmina Burana" projesi hem sanatsal hem de teknik açıdan bugüne dek Türkiye'de gerçekleştirilen en başarılı prodüksiyon.
Solistleri, orkestrası, korosu, bale sanatçıları, çocuk korosu ve balesi, Modern Dans İstanbul sanatçıları ve özel tasarım ekiplerinin oluşturduğu yaklaşık 250 kişilik kadrosuyla bu 'koreografik sahne kantatı'nı izlerken ardında ne denli zorlu bir çalışma olduğunu insan düşünmeden edemiyor.
Eserin rejisini üstlenen Devlet Opera
ve Balesi Genel Müdür Yardımcısı Volkan Ersoy ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi Bale Başkoreografı Ayşem Sunal Savaşkurt başta olmak üzere tüm ekibi bir kez daha kutluyorum.
AKM Türk Telekom Opera Salonu sahnesinin teknik olanaklarının da başarıyla kullanılmasıyla ortaya dört dörtlük bir gösteri çıkmış. Dünyanın en iyi "Carmina Burana" yorumları arasına gireceğinden hiç kuşkum yok.
1-14 Haziran tarihlerinde yapılacak olan 15. Uluslararası İstanbul Opera ve Bale Festivali'nde sergilenecek bu çok özel yapıtı şimdiden programınıza alın derim...

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Şef buluşmaları

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Son yıllarda özellikle şef restoranları arasında iş birliği artıyor. Birbirini farklı etkinliklerde tanıyan, mutfaklarının tarzı arasında ortak noktalar ya da farklılıklar bulan şefler birbirlerinin restoranlarında mutfağa giriyor. Yurtdışından gelenler de var, yurtiçinde iş birliği yapan da.


Hafta içinde bu bağlamda iki yemeğe katıldım. İlkinde; 30 yıl kadar önce Los Angeles'ta Nobu Matsuhisa ve ünlü oyuncu Robert De Niro ortaklığında açılan Nobu'nun Tokyo şubesinin kurumsal şefi Shuichi Yamaguchi ve özel Suşi Şefi Masami Ouchi, Nobu İstanbul şefleriyle birlikte hazırladıkları omakase menüsünü sundular.