Daha önce yolunuzun düşmediği bir yere giderken otel bulmanın heyecanı bir başka oluyor. Bu kez gideceğimiz Marmaris'in kendisi küçük ama ünü büyük köyü Söğüt'te konaklamak için arama motorlarında araştırma yapıp, hakkında yazılan yorumlara bakıp, belki biraz da adının cazibesinden Bademli Bahçe'de karar kıldım.
Her ne kadar dijital dünyaya alışsam da hâlâ konuşarak iletişim kurmayı sevdiğim için telefon edip son kalan iki odayı aldım. Daha kapısından adım atar atmaz sanki arkadaşımızın evine gelmiş gibi içten karşılanmamız ve koya bakan yeşillikler arasındaki minimalist döşenmiş odalar seçimimin ne denli isabetli olduğunu gösterdi.
Havuz başı kahvaltıları ve sohbetleriyle dolu dolu iki gün geçirdim. Bademli Bahçe'nin sahipleri Gülşah ve Richard Vigar'ın Söğüt'e yerleşme öykülerini dinledim.
Gülşah Hanım, İstanbul'da doğup büyümüş. Büyük ölçekli altyapı projelerinde Elektrik-Mekanik Kalite Kontrol Mühendisi olarak 10 yılı aşkın süre çalışmış. Richard ise Levent-Taksim Metro projesi sırasında İstanbul'a gelmiş, ardından farklı projelerde görev yapmış. Bu dönemde yolları kesişmiş ve evlenmişler.
İstanbul'u çok sevseler de ikisinin de ortak hayali yaşamlarını sakin bir Ege kasabasında sürdürmekmiş. Bir yaz tatili sırasında Söğüt'ü görür görmez âşık olmuşlar. Kiralık ev ararken bugün evlerinin ve altı odalı otellerinin olduğu, muhteşem manzarasına hayran olup işte yaşamak istediğimiz yer dedikleri arazinin satılık olduğunu öğrenmişler.
Gelecek planlarını erkene çekerek 2017'de Söğüt'e yerleşmişler. Ardından da Bademli Bahçe'yi tasarlayıp inşa etmişler. Bugün iki kedi kızları Saçlı ve Üzüm'le birlikte konuklarını abartıya kaçmadan sanki yıllardır oraya aitlermiş gibi hissettirerek ağırlıyorlar.
Bir yetişkin oteli olan, çocuk kabul etmeyen Bademli Bahçe mayıs-ekim arası hizmet veriyormuş. Kalan altı ay ise başta İstanbul ve Richard'ın memleketi İngiltere olmak üzere yurt içinde- dışında seyahatlerle ve yeni dönem hazırlıklarıyla geçiyormuş.
Ben bu tarz küçük ölçekli otellerin, pansiyonların doğru işletildiği sürece Türkiye turizmine katkısının büyük olduğunu, ciddi bir eksikliği giderdiğini düşünüyorum...
MANZARA SÖĞÜT
Haberin DevamıSelimiye, Hisarönü, Orhaniye gibi bölgede sevdiğim birçok yer olmasına karşın Söğüt'ü seçmemizin en önemli nedeni bugüne dek gidemediğim Manzara Söğüt'ün ünüydü.
Dağların ve denizin kesişme noktasında, gün batımından mehtaba büyüleyici doğa olaylarının tüm güzelliğiyle izlendiği bir tepede yer alan, Söğüt köyünü yeme-içme sahnesine taşıyan Manzara, 1999 yılında Durali Işık tarafından kurulmuş bir aile işletmesi.
İlk yıllarda hep yazıldığı gibi bölgeden çıkan taze deniz ürünleri, balıklar; mevsiminde sebze, meyve ve otların kullanıldığı, anne yemeklerinden beslenen bir mutfağı varmış.
Ancak zaman içinde yatlarla ya da arabalarla büyük kentlerden gelen konukların talepleri ve özendirmesi, şeflerinin yurt dışında gittiği restoranlarda gördükleri gibi birçok etken bir araya gelince menü de değişmeye başlamış.
Bugün mutfağın başında olan ikinci kuşak Naci Işık kardeşleri ve kuzenleriyle birlikte çalışıyormuş. Biz 25 yıllık mekânın, değişimin biraz fazla etkilediği bir dönemine rastladık sanıyorum. Seçimlerimizi yapmak için buzdolabına gittiğimizde büyük ölçüde balıklı, sebzeli köfte çeşitleri ve kimi ithal kimi donuk deniz ürünleri ağırlıklı bir tablo ile karşılaştık.