KIŞA GİRERKEN İSTANBUL...

Sonbahar geldi geliyor derken mevsimi bugün itibarıyla bitiriyoruz. Yarın hepimiz için yeni bir mevsim ve yılın son ayı başlıyor. Daha çok evlerimizde olacak, vaktimizin büyük bir bölümünü yaşadığımız kentlerde geçireceğiz. İncili Gastronomi Rehberi'nin altıncı versiyonu için neredeyse yılın altı ayını farklı kentlere seyahat ederek geçirdiğim için bu benim için huzur ve sakinlik demek. Umarım hepimiz için kimi zaman sosyalleştiğimiz, kimi zaman yeni yerler keşfettiğimiz, kimi zaman da evlerimizin tadını çıkardığımız sakin ve keyifli bir kış olur.Bugün sizlere İstanbul'dan iki yeni açılmış, bir de artık genç bir İstanbul klasiği olduğunu düşündüğüm ve farklı mutfaklar sunan üç restoranımızdan söz etmek istiyorum...

YENİ BİR İTALYAN

İtalyan mutfağını genel olarak çok severiz, Akdeniz ya da Dünya mutfağı olarak kendini tanımlayan birçok restoranın menüsünde İtalyan mutfağına ait yemekler yer alır. Ancak bu sevgiye, ilgiye karşın İstanbul'da özgün İtalyan restoranlarının sayısı sanıldığından çok daha az.


İki ay kadar önce Conrad İstanbul'un içinde açılan Monteverdi Ristorante özlediğimiz zarif, küçük ve şık bir İtalyan lokantası ruhunu yaşatacak gibi görünüyor. Hem yemekleri hem de kapıdan girer girmez insana İtalya'da hissini veren klasik öğelerin ağır bastığı dekorasyonuyla.
Adını geç Rönesans, erken Barok dönemi ünlü İtalyan besteci Claudio Monteverdi'den alan restoranın mutfağının başında Nicole Scandella var.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı


Menüde ağırlıklı Lombardiya mutfağının yemekleri yer alıyor. Nicole işini aşkla yapan şeflerden, güler yüzüyle masaları dolaşıp sohbet etmesi de yemeklerini anlatması da çok hoş.
Kılıç balığı karpaçyo, karides kokteyl, İtalyan peynirleri ve kürlenmiş ve füme et tabağı, kalamar tava, arancini, mevsim mantarlı taze trüflü pizza, balkabaklı gorgonzola krema, çıtır prosciutttolu risotto ve hiç vazgeçemediğim tiramisu bugüne dek tattığım en iyi örnekler arasındaydı.


Monteverdi'ye iki kez gittim ikisinden de çok mutlu ayrıldım. Ama ikisinde de ana yemeklere yer kalmadı. Çok övgü alan tabaklardan Osso Bucco ve Merluzzo için havaların iyice soğumasını bekliyorum.
Montaverdi'nin barında hazırlanan kokteylleri da en az mutfağı kadar başarılı. Bar şefliğini aynı zamanda miksolojist olan Zeynep Özgüvenç üstlenmiş. Restoranın Someliyesi ise 2024 Sommelier Yarışması Birincisi Türker Serdar Sümer.

YENİ BİR FRANSIZ

Beymen'in içinde, tüllerle ayrılmış bir alandan geçerek girilen Bardot daha ilk anda Fransa'nın dünya sinemasına armağanı Brigitte Bardot'u anımsattığı için bana Fransız restoranı gibi geldi.
Mekân da zaten lüks bir Fransız restoranı gibi tasarlanmış. Kapıdan girdikten sonra bir mağazanın restoranı duygusundan uzaklaşıyor başka bir yerdeymiş gibi hissediyorsunuz.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı


Bardot'un genel koordinatörlüğünü ünlü şeflerimizden, adı Mehmet Gürs gibi Mikla ile özdeşleşen Cihan Çetinkaya üstlenmiş. Mutfağın başında ise genç şef Fatih Günışık var.
Menüden seçtiğimiz yıllanmış manchego peyniri eşliğinde kurutulmuş İspanyol dana eti, deniz ürünlü risotto, ızgara karides, yumurta ve trüf mantarlı dry aged dana burger ve ardından tattığımız yuzu sufle ile yanında böğürtlen sorbe ile çikolata ganaj tart yaratıcı dokunuşları olan çok lezzetli tabaklardı.