Bursa'ya her gidişimde bir başka yönüne hayran oluyorum. 'Yeşil Bursa' denmesi boşuna değil. Havası da, toprağı da, suyu da çok özel. Bursa'nın şeftalisinden kestanesine, ipeğinden çinisine, İskender kebabından maden sularına, mutfaktan tekstile, el sanatlarına uzanan adıyla özdeşleşmiş birçok ürünü ve markası var.
Ve bunların büyük bir bölümü eteklerinde yer aldığı, Bursalıların ve aslında hepimizin koruması, kollaması, değerini bilmesi, geleceğe miras bırakması gereken Uludağ sayesinde. Doğal kaynak maden suları da bunların başında geliyor...
KAYNAKTAN ŞİŞEYE
Ülkemiz maden suları açısından çok şanslı. Marmara, Ege, Karadeniz, İç ve Doğu Anadolu bölgelerinde kaynaklar var. Ancak Bursa hem en eski hem de mineral içeriği, doğal karbonasyonu açısından zengin kaynaklara sahip. Uludağ, Kınık, Sırma, Özkaynak gibi önde gelen markaları da var.
Maden suyunu çok sevmeme ve tüketmeme karşın bugüne dek bir maden suyu kaynağına ve üretim tesisine gitmemiştim. Son Bursa seyahatim sırasında Kınık Maden Suları Yönetim Kurulu Üyesi Berna Arıç Çokusuğlu ile birlikte uzun süredir kaynaktan şişeye serüvenini merak ettiğim maden suyunun kaynağına gittim, üretim tesislerini dolaştım.
Ama önce çok ilginç olan hikâyesi: Yıl 1952, Murat Arıç Uludağ eteklerinde, İnegöl'e 15 kilometre uzaklıkta Mezit Boğazı'nda dolaşırken doğal bir maden suyu kaynağını keşfeder. Bu sağlıklı ve lezzetli maden suyunu şişelemeye karar verir ve ilk olarak eczanelerde şifalı su olarak satışa sunar.
Markalaşma, makineleşme, tesis kurma süreci ikinci kuşak Rauf Arıç'ın yönetime geçmesiyle birlikte hız kazanır. Rauf Arıç'ın 1993 yılında beklenmedik vefatı sonrası yönetimi eşi Bilgi Arıç ve ailenin üçüncü kuşağı Berna Arıç Çokusuğlu, Didem Arıç Kurdoğlu, Ceyhun Arıç genç yaşta üstlenir.
2 yıl önce tümden yenilenen tesisi Berna Hanım'la birlikte dolaştık. Lezzetinin yanı sıra son teknoloji üretim hatlarında kalite ve gıda güvenliği sistemleriyle kontrol edilerek kaynaktan şişeye el değmeden dolumu, paketlenmesi ve sadece cam şişe kullanmaları nihai tüketici olarak beni çok mutlu etti.
Kınık Maden Suları'nın kurulduğu günden bu yana 73 yıldır aile tarafından yönetilmesi bile büyük başarı. Berna Hanım'ın anlattığı gibi tüm bunlar anneleri Bilge Arıç'ın onursal başkan olduğu üçüncü kuşak yönetim kurulunun uyumlu iş birliği, profesyonel bakış açıları sayesinde mümkün olmuş.
Ve bu sayede birçok ilki de gerçekleştirmişler. Orta Doğu ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere 30'dan fazla ülkeye ihracat yapıyorlarmış. Önümüzdeki yılın başında Almanya'dan getirilerek devreye girecek ikinci bir Krones hattı ile birlikte üretim kapasiteleri iki katına çıkacakmış...
Maden suyu üzerine
Maden suyunun bileşiminde iyonlar halinde her birinin sağlığa farklı faydaları olan kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum, florür, iyadür, klorür, bikarbonat, sülfat gibi mineraller bulunuyor. Yararlarını, olası etkilerini, günde ne kadar içilmesi gerektiğini anlatmayı işin uzmanlarına bırakıyorum. Ama Kınıklı ekibinden öğrendiğim yemek yapımındaki kullanımına yer vermek isterim:
"Doğal maden suları yalnızca olağanüstü susuzluk giderici değildir, aynı zamanda yeniliklere açık aşçıların yetenekli bir 'yardımcısı' olabilir. Tavada krep yaparken, hamuru karbondioksitli maden suyu ile yoğrulmuş ise, çok daha yumuşak olur. Yağ üzerine maden suyu kullanılarak hafif ve az kalorili et kızartması hazırlanabilir. Ancak tavaya konan maden suyunun miktarı iyi ayarlanmalıdır! Poğaça, börek ve kek yaparken, eti marine ederken kullanılan maden suyu, yumuşaklık, lezzet verir, bayatlamasını geciktirir."