Farklı bir haziran...
Bir yazının başına oturduğunuzda başlığı belirlerseniz içiniz rahat devam edersiniz. Ama itiraf etmeliyim ki bu kez kolay olmadı. Dengesiz, hiç alışkın olmadığımız yakıcı sıcakların yanı sıra turizm ve restoran sektöründeki derin çelişkileri, fiyat politikalarını anlamak ve anlamlandırmak kolay değil. Ama yine de ben bir süre, en azından yaz bitene dek her şeye pozitif yönleriyle bakıp anlatmaktan yanayım...
BİR TARİHİ YARIMADA KLASİĞİ: ARMADA
İstanbul ruhunu, geçmişten bugüne uzanan kültürünü en iyi biçimde yansıtan, çizgisini hiç bozmayan ama kendini de yenilemeyi göz ardı etmeyen Armada bu yıl 30'uncu yaşını kutluyor.
Armada'nın kurucusu Kasım Zoto ve Müjde Zoto son 2 yıldır çok hoş bir projeye imza atıyor. Kendi mutfak geleneklerine çok da aykırı olmayan şeflerle iş birliği yaparak yaza özel tadım menüsü hazırlıyor.
Geçen yıl Seray Öztürk'le başlatmışlardı.
Bu yılın konuğu da Seray Şef gibi tarzına, kişiliğine, mutfağa bakışına saygı duyduğum, alanının öncüsü şeflerden Didem Şenol'du.
Yeşil zeytin ve ceviz salsa ile sunduğu marine levrek, bahar sebzeli tabule, biberiyeli sote meyveli ılık hellim, yanında sote pazıyla acılı karides, yoğurtla marine edilmiş, sumaklı ot salatası ve tahin sosla servis edilen tavuk şiş onun tarzını yansıtan lezzetli tabaklardı.
Tabii ki Armada'nın baş aşçısı Hüseyin Şener'in klasik favası, pideli yoğurtlu köftesi ve beğendisi menüde yerini almıştı.
Yemeğimiz, tadı damağımızda kalan iki tatlı vişneli supangle ve kâğıt helva arasında dondurma ile sonlandı.
Ayasofya, Sultanahmet Cami ve Adalar manzaralı teras restoranında İstanbul mutfaklarının en özel lezzetleri eşliğinde günü batırmak ve kentin büyüsünü söze gerek kalmadan yaşamak için yaz bitmeden kendinize fırsat yaratın derim...
ONSUZ ANTALYA OLMAZ: 7 MEHMET
Öyle bir şef düşünün ki yaptığı her yemek, her gidişinizde sizi kendine hayran bırakıyor. Kimsenin düşünmediği küçük dokunuşlarla bölge mutfağını, yerel malzemelerini bambaşka boyuta taşıyor.
Üçüncü kuşak Mehmet Akdağ'ın mutfağın başında olduğu 7 Mehmet'te zeytinyağından sade yağına, sebzesinden meyvesine, etinden balığına en iyi malzemelerin kullanıldığı yemeklerin birçoğu birer klasiktir.
Ancak Mehmet'in en sevdiğim özelliği geleneklerini devam ettirirken, yaratıcılığını da kaybetmemesi, kimsenin düşünmediği ya da unutulmuş malzemelerle sıra dışı lezzetler yaratması.
Bu nedenle yaz ya da kış ne zaman gidersem gideyim menüye yeni girmiş, süresi malzemeyi teminiyle kısıtlı yemeklerini denemeyi seviyorum.
Zaten o da onları öneriyor, siz yerken tepkilerinizi pür dikkat anlamaya çalışıyor.
85 yılı geride bırakan restoranı merakı ve yaratma dürtüsüyle, bir duvar ustası sabrıyla bambaşka bir boyuta taşıyan Mehmet Akdağ ile sohbet etmek bile gastronomik bir yolculuk.
Semizotu, süzme yoğurt, taze naneli üzerine gezdirilmiş sızma yağıyla papaz eriği salatası, böğürtlenli, avokadolu, aromatik otlarla harmanlanmış brokoli salatası, oğlak böbrek sote, zarı ve çekirdeği çıkarıldıktan sonra tereyağında sotelenmiş, ev yapımı manda kaymağı ve üstünde tarçınla sunulan hurma, domatesli pilav, süzme manda yoğurdu üstünde bamya tava, etli bal kabağı dolma ve balık ciğeri kavurma gibi bugünlerde menüde olan tüm yalınlığına karşı muhteşem lezzet sunan yemekler bunun en büyük kanıtı...
GALLIARD COVE HOUSE'A YENİ ŞEF
2014 yılında yeme-içme sektörüne yeni giren Ahmet Uras'ın Etiler'de iki katlı bir villada Akdeniz mutfağı sunan 'fine-dining' restoran olarak açtığı Galliard, birkaç yıl sonra konsept değiştirerek Vadİstanbul'a taşınmıştı. Uras 4 yıl önce de ilk konsepte benzer bir kurguyla Galliard Cove House'u Bodrum'da açtı.
Yalıkavak Gökçebel'de denizin hemen yanı başında yer alan restoran şık tasarımı, kokteylleri, iyi yemeği ve iyi müzikleriyle ilgi çekti, müdavimlerini oluşturdu. Galliard bu yıl yoluna genç ve yetenekli şeflerden Necmi Ağaç'la devam ediyor.