Bursa'da bir ilk

Geçen hafta yazdığım Avusturya'nın masalsı köylerinden Maria Wörth'teki sağlıklı yaşam merkezi VİVAMAYR'da geçirdiğim, kendime bedensel ve ruhsal sağlığıma daha fazla dikkat sözüyle döndüğüm haftanın ardından Swissôtel Bursa'ya gitmem hoş bir tesadüf oldu.

Uzun süredir ortak arkadaşlarımızla bir hafta sonu bir araya gelme planları yaptığımız Zeynep Kakınç'ın önerisiyle Uludağ Kirazlıyayla mevkinde üç ay kadar önce kapılarını açan otelde karar kıldık. Ve detoks programından yeni çıktım, yediklerime içtiklerime dikkat etmeliyim diyerek yola koyulduk.
Otel hakkında da yıllardır tanıdığım, Türkiye'nin en iyi otelcilerinden biri olduğunu düşündüğüm Ufuk Demir'in Genel Müdürü olduğu dışında pek fazla bilgim yoktu. Bazen böylesi sürprizler iyi oluyor, beklentilerin çok üstünde sadece doğası değil, tarihiyle, mimarisiyle de özel bir yerle karşılaştık...

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

SANATORYUMDAN YENİLENME OTELİNE

Uludağ Milli Park sınırları içinde kalan Kirazlıyayla Sanatoryumu 1946 yılında Anıtkabir'in mimarı Emin Onat ve Cumhuriyet'in ilk kadın mimarlarından Leman Cevat Tomsu tarafından tasarlanmış.
Ormanın ortasında inşa edilen, doğaya uyumlu, hastalar için güneşlenme balkonlu, cumbalı yapılar gerçekten çok etkileyici.
Sanatoryum 1979'da kapatılarak sağlık kurumu olarak kullanılmak üzere Uludağ Üniversitesi'ne devredilmiş. Ancak 10 yılı aşkın bir süre konaklama tesisi olarak hizmet vermiş.
2000'de Tarım ve Orman Bakanlığı'na tahsis edilen yapı 2015'te Bursa Sanayi ve Ticaret Odası tarafından kiralanarak restore edilmiş.
Üç yıl kadar önce de BSTO 200 dönüm arazi üzerinde kurulmuş 5 farklı binadan oluşan bu anıtsal yapının bölgenin ihtiyacı olan, tüm yıl hizmet verecek bir otele dönüştürülmesine karar vermiş, Accor grubu ile anlaşılmış.
Ve ortaya avlunun üstünün camla kapatılarak etkileyici bir lobiye dönüştürülmesi gibi detaylarla sade lüks anlayışla dekore edilen, Bursa kadar Swissôtel için de ilk olan 'iyi yaşam' konseptli, huzurlu bir tesis çıkmış.
Swissôtel'in imza markası Pürovel SPA'nın başında ise Tunus kökenli 12 yıldır Türkiye'de yaşayan Lara Kefi var. Masajları yapan Elif Değirmenci ve Ömer Yıldız da işlerinin ehli iki isim. Dileğim otelin zaman içinde 'arınma, kendini yenileme, günlük kaotik yaşamlarımız içinde unuttuğumuz beslenme düzenimizi nasıl disipline edeceğimiz konusunda yol gösteren bir merkeze dönüşmesi.
En azından belli bir bölümünün bu konsepte ayrılması. Ki alt yapısını oluşturacak sistem şimdiden kurulmuş.
İleride ne olur, nasıl karar alınır bilmiyorum ama şu anda otelde alkollü içki servisi de yok.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

MENÜ KONSEPTİ VE YEMEKLER

Otelin ana restoranı 'The Quarter' adını taşıyor. Menü farklı talepleri karşılayacak gibi düzenlenmiş. İlkinde Uludağ'a kayağa gelen ailelere yönelik salatalar, zeytinyağlı sebzeler, et ve hamur işleri ve tatlılardan oluşan Türk ve Akdeniz mutfağı ağırlıklı yemekler yer alıyor. Hafta sonları açık büfe olarak servis veriliyor.


İkincisi, benim öğlen ve akşam yemeklerinde tercih ettiğim menü ise vegan ve vejetaryen ağırlıklıydı. Vegan tereyağıyla ile birlikte sunduğu Chia ekmeği, yanında kuru vişne püresiyle çiğ kırmızı pancar noodle, ev yapımı vegan kremalı karnabahar risotto, tikka masala soslu yabani orman mantarları yanında reyhan buharında haşlanmış basmati pilav, karabuğday ve Badem sütüyle yapılan beğendiyle sunulan Antep fıstık kaplı Uludağ kuzusu sırtı ve şekersiz vegan matcha puding gibi tabakların her biri sağlıklı olmasının yanı sıra çok da lezzetliydi.
Ufuk Demir güçlü bir ekip kurmuş. Otelin 'Executive chef'i Güngör Taş, mutfak şefi Oğuzhan Polat, tatlı şefi Samet Okçu ve miksolog Ömercan Sağlam başta olmak üzere tüm ekip birlikte uyumla çalışıyor başarılı ve yaratıcı yemeklere ve doğal içeceklere imza atıyorlar.
Umarım bu başarıyı sürdürülebilir kılarlar. Şimdilik özel etkinliklere kapılarını açan Chalet binası da yakın gelecekte ikinci bir restorana dönüşür. Türkiye'de sağlıklı yaşamı içselleştirmeye, bir yaşam tarzı olarak benimsetmeye destek verecek tesislerin artmasında yarar var.
Tatil söz konusu olduğunda birçoğumuzun önceliği deniz, kayak ya da merak ettiğimiz yerleri keşfetmek olsa da iklim değişikliği, salgın hastalıklar, süregelen doğal felaketlerle boğuştuğumuz bir dünyada, fırsat ve olanak bulduğumuzda vücudumuzu ve ruhumuzu arındırmak için, kalabalıklar yerine sakin yerleri seçerek kendimize vakit ayırmamız gerektiğini düşünüyorum.