Onlar esir değil, emanet

Yeter artık; gerçekten yeter. Askerler sizin stres topunuz ya da esiriniz değil, devlete emanet edilmiş ana kuzularıdır. Kaldı ki esirlere bile böyle insanlık dışı muamele yapılmaz.

Ordudaki şüpheli asker ölümleri yıllarca intihar, kaza ya da firar gibi gerekçeler uydurularak örtbas edildi. Birçoğuna ya otopsi yapılmadı ya da otopsi raporları aileye verilmedi. Yüreği yaralı aileler yargı yoluna başvurduğunda çoğunlukla takipsizlik kararı verildi. Suç unsuru bulunan çok az dosyada ise faillere gülünç para cezaları verildi.

Askerde şüpheli şekilde ölenlerin listesi o kadar uzun ki ne bu köşe ne de gazetenin sayfaları yeter. Üstelik bunlardan çok azı haber konusu oluyor. O da üçüncü sayfada özet haberler arasında yer bulursa ne âlâ.

Hatay'da gölgede bile durmanın hele de susuz bir şekilde klimasız bir yerde durmanın ciddi sağlık sorunlarına yol açacağı ortada iken sırf iki asker firar etti diye tüm birliğin güneş altında dört saat bekletilmesi ve su ihtiyaçlarının karşılanmaması yüzünden iki askerimizin ölümü açık bir işkencedir. Maçlarda bile her yirmi dakikada su molası verilirken Hatay gibi cehennem sıcağının yaşandığı bir ilde askerlere su verilmemesi ve dört saat ayakta bekletilmesi emrini veren komutanın rütbesi ne olursa olsun en ağır şekilde cezalandırılması ve ordudan atılması için gereken ne ise derhal yapılmalıdır.

Bu olay aklı başında olmayan komutanın yaptığı münferit bir olay da değil üstelik. On dört yıl önce de Kıbrıs'ta askerlik görevini yapan er Uğur Kantar, bir arkadaşıyla kavga edince "Disco" denilen disiplin ceza ve tutukevine konulmuştu. Cezasının bitimine bir hafta kala diğer tutuklu erlerle birlikte sabah sporuna çıkarılmış, Kıbrıs gibi sıcak bir coğrafyada önce su verilmemiş, ardından tuvalete gitme talebi geri çevrilmiş olan Uğur Kantar, tuvalete gitmekte ısrarcı olunca gardiyan iki er tarafından darp edilerek güneşin altına bırakılmış ve yarım saat güneşin altında kalınca bilinci kapanarak ölmüştü.

Askerlikte disiplin esastır. Eyvallah anladık ama artık peygamber ocağı denilen TSK'de dayak, işkence ve angaryaya bir son verilmesi gerekir. Gençlerimiz askerlik anılarında komutanlarından yedikleri dayağı, işittikleri küfürleri değil, güzel anılarını paylaşın istiyoruz.

90'lı yılların başında Nokta Dergisi'nde çalışırken birkaç asker ailesi bize ulaşmış askerdeki çocuklarının başına gelen trajikomik olayı anlattıklarında dehşete düşmüştük. Terör örgütü tarafından kaçırılan 8 erimize aileleri ulaşamayınca bağlı bulundukları komutanlığı aramışlar ve onlara "ocuklarınız firar edip terör örgütüne katıldı" cevabı verilmiş. Oysa ailelerden hiç biri Kürt değildi. Aileler aylarca çocuklarının kurtarılmasını beklerken ordudan gelen resmi yazıyla terör örgütüne kaptırdıkları silahların ve mermilerin parası isteniyordu.