İnebolulu 15 Nur talebesi aynı hücrede yirmi dört saat sorguya çekildikten sonra tevkif edilerek bir odaya konulur.
Sonra her hareketleri takip edilerek Ankara'ya bildirilir. Bir süre sonra içişleri bakanı Hilmi Ural "Bu kadar vatan haini İnebolu'dan nasıl çıkar diye merakından İnebolu'ya gelir. Üç ay sonra İnebolu Cezaevi'nde kalan Nur talebeleri Denizli Cezaevi'ne sevkleri yapılır.
Denizli Cezaevi farklı şehirden getirilen Nur talebeleri ile doludur. Durumları ne olacak diye bir bekleyiş başlar.
Her sabah olduğu gibi bu sabahta Mehmet Gönen mahpuslara sabah namazımızı cemaatle kıldırır. Namazdan sonra; kimisi yatağında yattı, kimisi bir şeyler dikti, kimisi temizlik yaptı, kimisi de çorba pişirmek için mangalı yaktı.
Birden kapıların zilleri çalınca bütün mahpuslar, kapılara doğru koştu, koridora ne var ne yok bakmaya başladı. "Tahtakurusu geliyor!" diye sesler duyuldu. Hapishane Müdürün lakabı tahtakurusuydu. Hangi koğuşa gideceği merakla beklenirken Ahmet Nafiz Çelebi'nin koğuşuna geldi. İçeri girdiğinde namaz yeni bitmişti. Herkes ayağa kalktı. Tahtakurusu, Ahmet Nafiz'in de olduğu Nur talebelerin yanına gitti. Ona "Buyurun" dediler. Tahtakurusu: "Bu hoca geldi geleli benim huzurum kaçtı. Bazı namaz vakitlerinde camide görülüyor. Bir değil, iki değil, üç değil, bana telefonlar geliyor. Bak bu gece mübarek kandil gecesi. Bütün karakolları akşamdan dolaştım, tembih ettim. Kapıları, kilitleri kontrol ettim. Hatta Hoca Efendinin penceresinin altına iki tane jandarma koydum; ben bunu yakalayıp göreyim diye tedbir aldım. Nihayet sabahleyin yorgun argın eve gittim uzanmıştım ki telefon çaldı. Telefona baktım. Savcı, pürhiddet bana bağırıyor; "Seni astıracağım herif, mahvettin beni perişan ettin" diyordu. "Ne oldu efendim" dedim. "Yine hocayı salmışsın. Bak burada üç tane şahit var, hocayı yine camide görmüşler" dedi. Tahtakurusu: "Bittim, bunca yıldır memurum çoluk çocuğum var, ne olacak benim hâlim bana bir çare bulun" diye ağlamaya başladı.

109