Sevginin rengi

Müdürün oda kapısını çaldı ve içeri girdi. Müdür koltuğundan kalktı, misafirine hoş geldin diyerek tokalaştı ve ona oturması için yer gösterdi. Sonra çay istedi.

Gelen misafir 2-F sınıf öğrencisi Âdem'in babası olduğunu söyledi. Müdür öğrenci velisine nasıl yardımcı olabileceğini sordu. Öğrenci velisi çayını yudumladıktan sonra bir müddet bekledi söze nasıl başlayacağından emin değildi. Kelimeler ağzında güneşin vurduğu kar taneleri gibi eriyip gidiyordu. Sonunda "Müdür bey nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Oğlun birkaç gündür okula gelmek istemiyor. Onu bu okuldan başka bir okula almamı istiyor. Birkaç gündür oğlumu sınıfında kalması için bir türlü ikna edemedim. Belki onu birkaç gün daha sınıfında tutabilirim. Ne yapacağımı bilemiyorum şaşırıp kalmışım. Bana bu konuyu müdürle görüşsen iyi olur dedikten sonra size geldim" dedi.

Müdür "Çocuk niçin sınıfına gelmek istemediğini söyledi mi" dedi. Öğrenci velisi; "çocuktan anladığım kadarıyla öğretmeninin onu sevmediğini diğer çocukları sevdiğini söylüyor. Sınıf onun için bir kâbusa dönüşmüş. Geceleri uyuyamıyor sürekli ağlıyor" dedi. Müdür öğrenci velisini sonuna kadar dinledi. Müdür 2-F sınıf öğretmenini düşündü. Öğretmen eğitime yıllarını vermiş çalışkan ve dürüst biriydi. Çocuklarla arası da iyiydi. Öğrencisinin onu sevmediği için sınıfından ayrıldığını öğrenirse uzun süre kendini toparlayamayacağını iyi biliyordu. Bir yandan da sınıfta azap içinde çocuğu düşünündü. İşinin zor olduğunu biliyordu. Her şeyden önce çocuğunu kurtarmak, bir yandan da öğretmeni bataklığa itmemek gerektiğini biliyordu.

Müdür öğrenci velisine; "İyi ki durumu bana anlattınız. Şimdi sizden bir ricam olacak. Bu gün günlerden Salı, haftaya Salı gününe kadar çocuğun sınıfa devamını sağlayın sonra istediğiniz zaman gelin çocuğunuzu başka bir okula götürebiliriz" dedi. Veli izin isteyerek biraz da rahatlamış tebessümle okuldan ayrıldı.

Müdür 2-F sınıf öğretmeni Yakup öğretmeni hemen odasına çağırdı. Yakup öğretmen kapıyı çalıp içeri girdiğinde kafasında yüzlerce soru vardı. Müdür beni niye çağırdı ve önemli bir durum mu var düşüncesiyle tereddütlü bir sesle selam verdi. Müdür oturması için yer gösterdi. Yakup öğretmen, müdürle yaklaşık on yıla yakın bir süredir sorunsuz birlikte çalışıyordu. Ayrıca bir birlerini iyi tanıyorlar ve saygıda kusur etmiyorlardı.

Müdür Yakup öğretmene; "Yakup bey okuldaki eğitimin kalitesini artırmak için senin sınıfınla bir çalışma başlatmak istiyoruz. Sizin içinde bir sakınca yoksa hemen bu önümüzdeki derste başlayabilirsiniz" dedi. Yakup öğretmen "nasıl bir çalışma müdür bey" dedi. Müdür; "Yakup Bey bir hafta boyunca ders işlemeyeceksiniz. Okul bahçesinde tüm öğrencilerinizi kapsayacak top oynayacaksınız. Sınıf içinde eğlenceli şarkılı oyunlar oynayacaksınız. Bir de o hafta içinde çocuklara çeşitli hediyeler vereceksiniz. Masraf olursa okul olarak karşılayabiliriz. Bazı günler birlikte kahvaltı yapılacak imkânı olmayan çocuklara ikramda bulunulacak. Çocuklarla yakınlık kurarak yüzlerini güldürmeye çalışın. Böylece bu hafta süresince sevgi depolarını tıka basa dolduralım. Bir hafta sonra bakalım çocuklarda ne gibi bir değişiklik olmuş. Bu uygulamayı sizi en yakın arkadaşım ve değer verdiğim bir öğretmenim olduğunuz için yapıyorum. Bu çalışma aramızda kalacak dedikten sonra Yakup öğretmen; "Müdür bey tamam ben hemen uygulamaya gidiyorum" diyerek odadan çıkıp gitti. Yakup öğretmen sınıfa gittiğinde üçüncü ders başlamış bir kısım öğrenci defter ve kitaplarını çıkarmıştı, bir kısmı da çıkarmak üzereydi. Yakup öğretmen sınıfa girdiği gibi; "Çocuklar bu gün çok yoruldunuz kitap ve defterlerinizi kaldırın. Yanında topu olan varsa alsın herkes okul bahçesine" dedi. Öğrenciler şaşırmıştı, öğretmenleri çoğu zamana beden eğitimi dersin yerine dahi matematik işliyordu. Bahçeye çıktıkları çok nadir olmuştu. Herkes pür dikkat öğretmenin gözlerine baktı.

Öğretmen; "Hadi çocuklar dışarı" deyince yaydan çıkan ok gibi çocuklar dışarı çıktılar. Çift kale top oynamak için iki takım kuruldu. Öğretmen "ben de oynayacağım" diyerek bir tarafa geçerek maç başladı. Top oynamayan çocuklar tezahürat ve alkışlarla oyuna katkıda bulundular. Sonraki derste kısa mesafe koşular düzenlendi ve ilk üçe girenlere hediyeler dağıtıldı. Diğer derste erkek ve kızlar arasında ip atlama yarışması yapıldı. Dereceye girenlere ödül olarak çikolata verildi. Öğrenciler olanlara inanmıyordu. Artık tüm oyunlara öğretmenleri de katılıyordu. O gün öğrencilerin keyfîlerine diyecek yoktu. Her öğrenci öğretmene bir oyun arkadaşı kadar yakın olmuştu. Son zil çaldığında öğrenciler mutlu bir şekilde evlerine dönerken daha şimdiden yarını dört gözle beklemeye başladılar.