Cesur ve korkusuz gençler

Mustafa Sungur, Emirdağ'da ikamet eden Bediüzzaman'dan Siyasal Bilgiler Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi Ahmet Atak'a bir mektup getirdi.

Bediüzzaman, bu mektubun Ahmet Atak vasıtasıyla Adalet Bakanına iletilmesini istemişti.

Daktilo ile yazılmış mektupta şu ifadelere yer veriliyordu: "Nasuhizade Şeyhülislamın torunusunuz. Babanız Nasuhizade de müderristi. Siz onların evlatlarısınız. Onlar, din-i Mübin'e hizmet eden kimselerdi. Sizin de öyle olmanız umulur. Bana bu Halk Partisi idaresi, iktidarı boyunca, akla gelmedik eziyetler yaptı. Sürgünden sürgüne, mahkemeden mahkemeye göndermiştir. Risaleleri yasaklamışlar ve bu zulüm size kadar devam etmiştir. Allah onlara cezasını verdi, siz de böyle yaparsanız cezanızı bulursunuz, dikkat edin!"

Ahmet mektubu aldı. İki arkadaşını da yanına alarak adalet bakanına gitti. Girişte kimse ona nereye gidiyorsun demeyince doğrudan bakanın özel kalem müdürünün kapısını çaldı. Ona "Biz üniversite talebesiyiz Bakan Bey'e bir mektubumuz var. Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri bu mektubu gönderdi. Mektubu, Bakan Bey'e vereceğiz" dedi. Özel kalem müdürü; "buyur" diyerek onları bakanın odasına aldı. Ahmet, Bakan'a Bediüzzaman'ın mektubunu ve selamını takdim etti. Bakan gözlüğünü takarak mektubu açtı ve okudu. Bu arada Ahmet ve arkadaşları izin almadan koltuklara oturdular. Bakan mektubu okurken yüzündeki hatlar birden değişti. Sinirli bir ses tonuyla,

"Senin adın ne"

"Ahmet Atak"

"Nerede okuyorsun"

"Siyasal Bilgiler Fakültesinde okuyorum."

Kaçıncı sınıftasın, numaran kaç diye sorular sorurken bir yandan da notlar aldı. Aynı soruları Hukuk Fakültesinde okuyan arkadaşına da sordu. Ardından Tıp Fakültesindeki diğer arkadaşına aynı soruları sordu. Bakan gençlerle ilgili not almaya devam etti. Not işlemi tamamlandıktan sonra birden sertleşti. "Ne işiniz var burada Kurun-u vustada (orta çağda) kalmış bir pir-i fânînin arkasında ne işiniz var sizin Gidin dersinize çalışın." dedi ve odasından onları azarlayarak kovdu.