Adı sanı duyulmayan biri

Denizli ili Çivril kazasının Homa nahiyesinde, 28–29 Ağustos 1943 tarihlerinde Atıf Egemen isimli bir Nur talebesinin ve birkaç arkadaşının üzerinde yapılan aramalarda el yazması tek bir nüsha "Beşinci Şua" risalesinin bulunmasıyla Denizli davası başladı.

Bu hadise üzerine Kastamonu, Ankara, İstanbul, Isparta, Denizli ve Antalya'dan toplam altmış dokuz Nur talebesi Denizli hapishanesine getirildi.

Bu mazlumlar arasında, adı çok bilinmeyen fakat hizmeti büyük olan Küreli Hafız Emin Uzun isimli bir Nur talebesi de vardı. Yaptığım araştırmalara rağmen Hafız Emin'in doğum ve ölüm tarihine dair bir bilgiye ulaşamadım; ancak Kastamonu'nun Küre ilçesinde doğduğu biliniyor. Risale-i Nur Külliyatı'nın Kastamonu Lâhikası'nda ismi birçok yerde geçmekte ve Kastamonu saff-ı evvel talebeleri arasında zikredilmektedir. Ayrıca, Denizli hapsine gönderilenlerin listesinde birinci sırada Mirza oğlu Said Nursî, ikinci sırada ise Ahmet oğlu Emin Uzun yer almaktadır. Kastamonu Lâhikası'ndaki bir mektupta Hafız Emin'in İnebolu İcra Dairesi'nde görev yaptığı da belirtilmektedir.

Kastamonu ve çevresinde başlayan tutuklamalar sırasında Hafız Emin, Küre'de yakalanarak Denizli hapishanesine gönderilmiş ve Bediüzzaman ile diğer Nur talebeleriyle birlikte dokuz ay hapis yatmıştır. Hapisten çıktıktan sonra İstanbul'a yerleştiği bilinmektedir.

Kastamonu Lâhikası'nda şöyle denir: "Salisen: Hafız Emin'in Risale-i Nur'a çok hizmeti var. Onun kasabası olan Küre, geçen hâdiseden evvel Nuri, Hakkı, İhsan ve merhum Muallim Osman gibi zatların himmetiyle bir medrese-i Nuriye hükmüne geçip parlak bir surette Nura çalışıyordu."

Bir başka mektupta ise şu ifadeler yer alır: "Nur Fabrikasındaki Aliler ve Tahirî'nin istedikleri mu'cizeli Kur'ân'ımızla İ'caz-ı Kur'ân zeylleriyle beraber İstanbul'da Hâfız Emin'in yanındadır; okutturuyorlar ve yazdırıyorlar. İsterseniz benim nüshamı Hâfız Emin'den alınız; onun yerine güzelce zeyilli nüshanızdan birisini veriniz, yanında kalsın. Kur'ân'ın son yazılan nüshasını da lüzum olduğu ve bilfiil tabetmek için geldiğiniz zaman İstanbul'a göndereceğim."

Bir diğer mektupta da şu dikkat çekici hadise anlatılır: "İstanbul ulemasının en büyüğü ve en müdakkiki ve uzun yıllar müftiü'l-enam olan eski fetva emini meşhur Ali Rıza Efendi; Birinci Şua, İşârâtü'l-Kur'âniye ve Âyetü'l-Kübra gibi risaleleri gördükten sonra, Risale-i Nur'un mühim bir talebesi olan Hâfız Emin'e demiş ki: 'Bedîüzzaman, şu zamanda din-i İslâm'a en büyük hizmeti eylediğini, eserlerinin tamamen doğru olduğunu, böyle bir zamanda mahrumiyet içinde nefis feragatiyle yani dünyayı terk ederek böyle bir eser meydana getirmenin kimseye müyesser olmadığını, her suretle tebrike şayan olduğunu ve Risale-i Nur'un müceddid-i din olduğunu...'"