Tarihte sağ salim ilerlemek ancak coğrafyaya eğilmek ve geriye bakmakla mümkündür.
1951 yılında İran'da Şah Rıza Pehlevi vardı. Ama Dr. Muhammed Musaddık başkanlığında seçilmiş bir hükümet de vardı.
Musaddık hükümeti, İran petrollerini ulusallaştırdı.
İngiliz ve Amerikan petrol şirketlerinin kuklası Şah, 16 Ağustos 1953'te Musaddık hükümetini darbeyle düşürmeye kalktı. Başaramadı, ülkeden kaçmak zorunda kaldı.
İngiliz ve Amerikan beslemesi dinciler, Ayetullah Hüseyin Burucerdi önderliğinde "Şahı isterük" diye sokaklara döküldüler. CIA ile MI6, hazırda tuttukları Ajax Operasyonu için düğmeye bastı. Başarısız darbe girişiminden yalnızca üç gün sonra, Başbakan Musaddık hükümeti yüzlerce kişinin öldüğü kanlı bir darbeyle devrildi. Şah geri geldi. 1954'te İran petrolleri yeniden Amerikan ve İngiliz şirketlerinin sömürüsüne verildi.
2009'da ABD Başkanı Barack Obama, 1953'te İran'da yapılan kanlı darbenin MI6 ve CIA'nın ortak marifeti olduğunu nihayet itiraf ve ilan etti.
TOPRAK İŞLEYENİN, SU KULLANANINAjax Operasyonu, petrol üreten diğer ülkelere bir uyarıydı. Ulusalcı heveslere, "Kafanızı kaldırırsanız, böyle ezeriz" diyordu.
Petrol havzası Ortadoğu'da, sınırlarını zaten İngilizlerin çizdiği ülkeler suspus olmuştu. Bölgede İngiliz ve Amerikan çıkarlarını sızlatan tek bir "çıban başı" kalmıştı, o da Kıbrıs'tı.
1974'lere gelindiğinde Türkiye de kendi Musaddık'ını seçmiş, Bülent Ecevit'i "Karaoğlan" diye bağrına basmıştı. Karaoğlan, ülkenin doğusundaki ortaçağ kalıntısı aşiretler, ağalar; kısaca derebeylik sistemine karşıydı. "Toprak işleyenin, su kullananın" söylemiyle toprak reformunu savunuyor, siyasal ve ekonomik bağımsızlığı hedefliyordu.
O yıllarda hem Türkiye hem de Yunanistan'daki sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aşmıştı. Türkiye'de 1960 Anayasası cahil topluma bol geliyor, Yunanistan Komünist Partisi, adım adım SSCB'ye yaklaşıyordu.
AKDENİZ'DEKİ DOĞAL ÜS, KIBRISEmperyalist ittifak, Yunanistan'ı gemlemekle işe koyuldu. Demokrasi darbeyle yıkıldı, iktidara Albaylar Cuntası vidalandı ve Yunanistan'ın Kıbrıs'ı ilhak çalışmaları, adada Türk katliamı başladı.
1953'te İran bağımsızlığını boğan eller, Türkiye'yi Kıbrıs'la vurmak istediler. Sömürgenlerin deyimiyle, Kıbrıs adası Doğu Akdeniz'in "en elverişli, sabit ve doğal uçak gemisi"ydi. Akaryakıt masrafı olmayan, mürettebatı bedava bir İngiliz üssü.
Ve fakat Türkiye vardı. 1919'da karşılarına çıkmıştı. 1974'te de çıkacaktı. Makarios ve Samson, 1974'ün Venizelos'u ve Trikopis'iydiler. Bebek, kadın, yaşlı demeden öldürüyorlardı, adadaki Türkleri.
Pentagon'dan Beyaz Saray ve Westminster Sarayı'nın arasında gizli yazışmalar yapılıyordu: "Türklerin çıkarma gemileri yok", "Savaş uçakları yetersiz" vb. Emperyalist ittifakın en güvendiği asker gücü de Kıbrıs'ta bizzat kendilerinin (günümüzde PYDYPG'yi falan donattıkları gibi) en modern silahlarla donattığı Yunan alayı idi.
İzmir'de denize dökülenler, Türkiye'yi Kıbrıs'la ablukaya alacaklardı.
SAVAŞTA YENEN KAYBETTİ, YENİLEN KAZANDITürkleri yutmak için Kıbrıs'ta pusu kurdular, gel gel yaptılar. Oysa