Her istibdatta olduğu gibi, minnacık Mikronezya adasına kâbus gibi çöken Yol istibdadı da halkı dinle aldatmaya dayanıyordu.
Yolcuların iman ettiği Tanrı Ol'u kutsayan Yol dini, basit ve zekice uydurulmuş, kullanışlı bir inançtı. Kutsal kitabına "Ol'an", ayetlerine "makara", deniliyordu.
İktidar ne zaman dara düşse İmaniyet İşleri Reisi Alyoşa Ersaltz devreye giriyor; Tanrı Ol'un ağzından yeni bir makara indiriyor, yolsuzluktaki trafik sıkışıklığını şıppadanak açıyordu. Homurdanan halkı ucuz uyuşturucuyla avutmak, böyle mümkün olmuştu. Hele herkes ve her şeyle cima özgürlüğü; zaten kafası iyi Mikronları dizginlemek için çok işe yaramış, dahiyane bir makara sayılırdı.
Ancak Muktedir Makropiç'in istibdadın bekası için koyduğu altın bir kural vardı. Yolsuzluk tezgâhının kusursuz işlemesi adına, Betonit Saray'da uyuşturucu ve resmi evlilik dışı cima kesinlikle yasaktı.
Oysa Ulu Çoban'ın Makronezya gezisi uzadıkça Saray'da işler sarpa sarmış, yokluğunda hem fareler hem de kuzular cirit atmaya başlamıştı. Pudra şekeriyle kafayı bulan saraylılar birbirine, sonra hepsi birden yakışıklı bahçıvana bile kayıyordu!