Mikronezya'da olası Bitania savaşı için zar zor toplanan ordunun, beslenmesi de gerekiyordu. Dolayısıyla tarım sektöründe de seferberlik ilan edilmişti.
Zaten yokluk içinde debelenen adanın köylüleri, ne üretiyorlarsa yarısını orduya vermekle yükümlü kılınmışlardı. Üç beş hayvan, dört beş dönüm topraktan elde ettikleri meta ancak kendi ihtiyaçlarına yeten zavallı üreticiler, elbette burunlarından soluyordu.
Hatta yıllardır açmadığı ağzını açıp seferberliğine de ordusuna da Muktedir'ine de saydıranların sayısı az değildi. Yine de hepsi, saydıra maydıra belirli aralıklarla karargâha gidip topladıkları yiyecek, sağdıkları süt, kestikleri hayvanın tabii ki gizleyebildiklerini gizleyip kalanın yarısını paşa paşa askeri erzak deposuna götürüyordu.
Ne de olsa pabuç pahalı, Ulu Çoban'a karşı gelmenin cezası idamdı.
Sütçüler, orduya süt teslimatını haftada bir yapıyordu. Bir süre sonra aralarından Sütçü Kalaşnikof'un diğerlerinden daha çok süt teslim ettiğini fark ettiler.
Oysa adamın hepi topu üç ineği vardı ve bunu bilen diğer sütçüler, nasıl olup da bunca süt alabildiğini merak ediyorlardı.
Bir teslimat günü, yine şaşılacak miktarda süt getirdiği görülen Kalaşnikof'un çevresini alıp sordular: