Öncesi var, sonrası var, ortası karar!

Mikronezya İmaniyet İşleri Reisi Alyoşa Ersaltz, müstebit Ulu Çoban'ın değişmez yozdaşı; Muktedir Makropiç tak deyince şak yapan en güvenilir yoldaşıydı.

Nitekim adada "özgür seks" ilanıyla istibdadın soyduktan sonra soğan bile bulamaz hale getirdiği halkı, hiç olmazsa cinselliğe doyuran olmuştu.

Alyoşa Ersaltz'ın fantezileri vardı. Tinsellikle iştigal ettiği zamanlar, elinde kılıç sırtında pelerin, şövalyecilik oynardı. Yoldaş yozdaşlık rantıyla öyle zengin olmuştu ki cinsellikle oyalandığı zamanlar elbette parasız halk gibi uçana kaçana, şişeye damacanaya musallat olmazdı. Ama iki ayaklılarla sekse epeyce düşkündü ve zevk ortağının hemcins ya da ters cinsten olması fark etmez, sarışınları severdi.

Tanrı Ol'un gayri meşru oğlu ve tabii ki yeryüzündeki sureti Ulu Çoban'a adanan yortu gecesi, ayini bizzat yöneten Alyoşa kilisede daha önce hiç görmediği bir sarışın fark etti.

Şahane sarışın "Ol dedin olduk, yol dedin yaptık..." ayetini huşuyla okuyor, İmaniyet Reisi'nin temel içgüdüsünü gıdıklıyordu.

Ayin bitiminde sarışının evine gittiler. Tenlerini yakan ateşli bir sevişmeden sonra dinleniyorlardı ki... Alyoşa'nın gözüne komodinin üstünde bir çerçeve, içinde yakışıklı bir erkek fotoğrafı çarptı. Haliyle merak edip sordu: