Biri diğerinin saldırısını beklemekte olan Mikronezya ile Yutania orduları, zorla toplanan acemi erleri zar zor eğitmeye çalışıyorlardı.
Mikronezya'da canlı cansız, uçan kaçanla cima özgürlüğü yürürlükte olduğundan fıkara askercikler "Düşmanın ister sülalesini, ister damacanasını sileceksiniz" yollu motivasyonlarla gayrete getiriliyordu. Refah ve uygarlıktan nasibini almış Yutania'da ise bu tür ganimet ilgi çekmiyor; acemi erler Mikronezya'nın pudra şekeri stoklarını yağmalamak hayaliyle oyalanıyordu.
Ancak Yutan askerleri, savaşmaya Mikronlardan daha isteksizdi. Yıpratıcı talimler bitip garnizona gece çökünce, Yutan erler ceplerinden hiç ayırmadıkları eşlerinin, kadın ya da erkek yavuklularının fotoğrafını çıkarıp iç çekiyor, gözyaşı döküyor, özlediklerinin sessiz resimleriyle konuşuyorlardı.
Koğuşta her gece tekrarlanan bu fotoğrafla konuşma seansına katılmayan tek acemi er vardı. İspinaki Sefertasız, ayda yalnızca bir kez cebinden çıkardığı fotoğrafa on saniye bakıyor, sessizce kafasını sallıyor ve yine cebine koyuyordu.