Mikronezya sahillerinin yaşlı balıkçısı Buzuki Ezikoviç'in makus kaderi Yol Partisi iktidarıyla başlamış, Yol Partisi iktidarıyla sürüyordu. Ancak kötü kaderini, kendisinin çizdiği de söylenebilirdi.
Ahalinin "balıksız balıkçı" diye andığı Buzuki, hem işsizdi hem de akılsız. Yolculardan yediği tüm kazıklara rağmen Yol tanrısı Ol'a tapınıyor hatta yoksulluğu arttıkça tapınması da katlanıyordu.
Onun bilmediğini kafasına sokmaktansa bildiğinin mabadına girmesine izin veren bir mümin olduğu; mahalle papazı Basar Koyarski'nin de kulağına gelmişti.
Propagandaya önem veren papaz, ara sıra balıkçının viran evine ziyaret düzenleyip yardım kolisi getiriyor, Ezikoviç ailesiyle fotoğraf falan çektiriyordu.
Çocuklarını da imanlı yetiştiren Buzuki, bir gece küçük kızı Malume'nin: "Tanrım Ol, sen sen ol, annemi, babamı, ninemi koru" duasını "Elveda dede" diyerek bitirdiğini duydu.
Çocuğa "Niye dedene veda ettin" diye sorunca "Bilmiyorum, içimden öyle geldi" yanıtını aldı.
Ertesi gün adamcağız ölüverdi.
Buzuki, her gece kızının duasını dinlemeye başladı. Aradan bir kaç ay geçmişti ki Malume'nin "Tanrım Ol, sen sen ol, annemi, babamı koru. Elveda nine!" diye yakardığını duydu.
Ertesi gün kadıncağız ölüverdi.
Mümin balıkçı Buzuki Ezikoviç, artık Malume'nin kâhin olduğuna inanıyor; dualarını korkuyla izliyordu.