İntihal

İlk baskısı 1990 yılında Cep Yayınları'ndan çıkan Sinek Sarayı, benim ilk ve en önemli değil, ama en değerli romanımdır. İmkânsızlıklar içinde bocalarken, umutla umutsuzluk arasında gidip gelen bir ruh haliyle, daha doğrusu can havliyle yazılmıştır.

Sinek Sarayı'nı oğlumla birlikte sığındığım abla evinde, en zor durumlarda bile yazabileceğimi kendime kanıtlamak üzere, yüreğimi, ciğerimi ortaya koyarak yarattım. Sinek Sarayı, ne bir kelimesi eksik ne bir kelimesi fazla, belirsizliğin kara deliğinde debelenirken bile geleceğe dair beslediğim, o günden beri de hiç kaybetmediğim umudun, yazarlığımın şiiridir.

1980'li yıllarda, arkadaşım Serra Yılmaz'la birlikte Atıf Yılmaz ve Deniz Türkali'nin Cihangir Saray Arkası Sokağı'ndaki evinden çıkmazdık.

Henüz ne Serra ünlüydü ne de ben.

SERRA YILMAZ'IN ESİNLEDİĞİ CASUS MERAL

Cihangir semtini, ölünceye kadar dostluğumuzun sürdüğü Atıf Yılmaz ve sinema çevresi sayesinde tanıdım, sevdim. Kendimi bildim bileli yazıyordum. 1977'den beri de basında mizah yazarıydım. Atıf Yılmaz ve sinema sanatçılarıyla dostluğum, roman yazımını sinema filmi gibi düşünmemi sağladı.

Yayıncının ödünç verdiği bilgisayarda, Sinek Sarayı'nı yazmaya başladım. Başkahramanım Sinan'ı, ben öldükten sonra İstanbul'a geçmişini aramaya gelen oğlum olarak hayal ettim. Arkadaşım Serra Yılmaz'ın kişilik ve görünüşünden esinlendiğim Meral karakterini düşünüp yarattığımda, "Acaba kendisini casus yapmama kızar mı" endişesiyle telefona sarıldım. Sabah saatin 3'ü olmuş fark etmemişim. Uykudan uyandırdığım Serra, "Yaz canım, zaten her zaman Mata Hari olmak istemişimdir!" deyince içim rahatladı...

PİYANOYA KARŞI DARBUKA

Keza Sinek Sarayı'ndaki darbukacı ikizler Güher ve Süher karakterlerini, 12 yaşımda girdiğim yatılı okulun birinci hazırlık sınıfını ve yatakhanesini paylaştığım dünya çapında piyanist ikizlerimiz, sevgili Güher ve Süher Pekinel'in parodisi olarak yarattım.

Sinek Sarayı'nın dış mekânı, Meral karakterinin oturduğu apartmana ilişkin tüm betimlemelerim, gerçekte Serra Yılmaz'ın Cihangir'de yaşadığı apartmandı. Bülbül Sokağı'nı, Atıf Yılmaz'ın oturduğu Saray Arkası Sokağı'nı düşünerek hayal ettim. Cinayetin işlendiği bahçeli evi, ailem kadar yakın Mine ve Ali Sirmen'in yaşadığı Başkurt Sokağı'ndaki yüksek duvarlarla çevrili boş arsaya bakarak... Ve Sinek Sarayı'nda havayı saran kötü kokuyu, romanın en önemli sahnelerinden biri olan kanlı çöplük üzerinden yaptığım toplumsal eleştiriyi, o yıllarda var olan Cihangir Kadın Doğum Kliniği'nden esinlendim.

LAF KALABALIĞINDA YANKESİCİLİK

Romanın çıkışını, sinemacı ve gazeteci dostlarımla birlikte Atıf Yılmaz'ın evinde kutladık.

Mücevher gibi işlediğim 142 sayfalık Sinek Sarayı, hızlı satılan bir roman olmadı. Zamana yayıldı uyandırdığı ilgi. Ama sevenler, bir başka türlü sevdiler. 1990'dan günümüze sık sık yayınevi, hatta soyadı değiştirmeme rağmen düzenli olarak yeni basımı yapılan bir klasik oldu.