"Uzak ve küçük bir hatıraya dayanarak çok bilinenin yanında az bilineni anlatayım. Anadolu'da, Milli Mücadele henüz emekleme devrindedir.
Yunus Nadi, İstanbul'da Yeni Gün'ü çıkarıyor, ben de bu gazetede gece sekreteriyim. Vazifem, son telgrafları toplayarak sahifeyi yaptıktan sonra, sansür dolayısile yahut dava uğrunda, gazeteye koymayı doğru bulmadığım haberleri bir rapor halinde bir araya toplamaktır.
Yunus Nadi, her gece muntazam idareye gelecek, raporu okuyacak, durumu münakaşa edecek, en nihayet masasının üzerine bir yumruk indirerek, bahsi iki kelimeyle bağlayacaktır.
- Düşmanı kovacağız!
Vaziyetin kötüleştiği yeis verici günler olmuş, fakat bu cümlesi asla değişmemiştir. Bir zaman geldi ki İstanbul fiilen de işgal edildi ve idare basılarak gazete süzgeçten geçirildi.
Yunus Nadi'yi bulamadılar.
BORÇ PARAYLA ANADOLU'YA GEÇİŞNeredeydi bilir misiniz İşgal orduları polisinin esas karakollarından birine birkaç yüz metre mesafede, karanlık bir gazinonun köşesinde bir bardak biranın önünde. Bunu emin bir dostu vasıtası ile bana uçurduğu haberden anlıyordum. Bu haberle bana verilen vazife şudur: Asmaaltında zeytinyağı ticaretiyle meşgul Ali Ekrem isminde bir adaşımı bularak ondan 50 lira alıp kendisine götürmek... Filhakika Yunus Nadi'nin parası yoktur ve kararlaştırdığı Anadolu seyahati masraflarının temelini bu 50 lira teşkil edecektir.
50 lirayı alıyorum. Bira kadehinin önünde bekleyen Nadi'ye götürüyorum. Konuşuyoruz.
Kovacağız dedi, kovdular
Sual şudur: - Ne yapacağız
Onun değişmeyen son cümlesi de budur: - Düşmanı kovacağız!
Yeni Gün İstanbul'da kapandı. Ankara'da (Anadolu'da Yeni Gün) çıktı. Derken Cumhuriyet doğdu ve aradan yıllar geçti. Pek iyi hatırlıyorum. Yunus Nadi, bana aylarca tekrarladığı cümleyi unutmamıştı. İlk karşılaştığımız zaman cümleyi değiştirerek gene söyledi.
- Düşmanı kovduk!
Bu satırlarla belirtmek istediğim hakikati kelimeleştireyim:
Yunus Nadi, yurdun mutlaka kurtulacağı imanını, zifiri karanlık içinde, madde bulamadığı zaman, kalbinin ışığından alan adamdı. Abalıoğlu ailesinin kaybı, yurdun kaybıdır."
ULUSAL KAHRAMANGazetemiz Cumhuriyet'in kurucusu Yunus Nadi Abalıoğlu'nun yakın dostu ve çalışanı Ali Ekrem Uşaklıgil, yukarıda okuduğunuz bir inanç dersi niteliğindeki anısını, onun toprağa verildiği 1945'te paylaşmıştı.
Yunus Nadi, Osmanlı'nın sonuncu yüzyılında yetişmiş büyük entelektüellerden biri ve hukuk öğrencisiyken gazeteciliğe başladığı günden öteye İkinci Abdülhamit rejimiyle mücadeleye giren muhaliftir. 1901'de 3 yıl hapis ve sürgünle cezalandırılan bir aydınlık savaşçısı; ümmetçiliğe karşı milletçiliği savunan ulusal kahramandır.
ŞARK CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOKYunus Nadi'nin Milli Mücadele'nin yurtta ve dünyada sözcüsü olan Anadolu'da Yeni Gün'deki başyazılarından biri, benim çok sevdiğim "Hayır" sözüyle başlar ve 7 Aralık 1922 tarihini taşır:
"Hayır, Avrupalı efendiler.
Riya ve entrika siyaseti artık nihayet bulmuş, şarkta kendi adına Yeni Türkiye diyen yeni bir millet yükselmiştir.
Siz imparatorluktan bahsetmek istiyorsunuz. Bize o lazım değil.