Belirsizliğe doğru

Joseph Ignace Guillotin, 1738 ile 1814 yılları arasında yaşamış bir doktor; Paris Tıp Enstitüsü'nde anatomi dersleri veren bir hocaydı.

Yurdu Fransa'da meclis kararıyla idam cezasına çarptırılan mahkûmların kemikleri kırılarak, başları baltayla kesilerek, bazen ilk vuruşta kesilemeyerek uzun süre can çekişmesine dayanamıyordu. İdamın işkenceye dönüşmesini önlemek için daha rasyonel, acı çektirmeyen bir infaz yöntemi aramaya başladı.

Ve ideal aygıtı, İtalya'da buldu. İtalya'da idam mahkûmlarının kafası, iki direk arasına tutturulmuş büyük bir satırın altına monte edilen oluğa yatırılıyor; satır bırakılınca hızla inip kelleyi bir vuruşta koparıyordu. Satırın arada bir tutukluk yaptığı da oluyordu. Ama tutukluk yapmadığı zamanlar sağladığı hızlı kesim performansı, birkaç kadersiz kellenin uğradığı yarı yarıya kesilmişlik acısına oranla epeyce üstündü.

SAATLERE MERAKLI BİR KRAL

Takvimler 1792 yılının şubat ayını gösteriyordu. Joseph Ignace Guillotin halk meclisine "yurttaş temsilci" seçilmiş, üç yıl önce başlayan Fransız Devrimi henüz kralının kafasını kesmemişti.

Halk temsilcisi yurttaş Guillotin, İtalya'dan örnek alarak yaptığı infaz aygıtının küçük bir modeliyle 16. Louis'nin huzuruna çıktı. Kraldan, halk meclisine önereceği bu acısız idam yöntemine destek vermesini istiyordu.

Fransa Kralı 16. Louis, yetkin bir mekanik ustası ve kilit uzmanıydı. Zaten görüşmeyi kabul ettiği halk temsilcisi huzura girdiğinde de biricik hobisi, kilitleriyle uğraşıyordu.

Yurttaş Guillotin, infaz aygıtının nasıl çalıştığını göstermek isterken maketin satırı takıldı, düşmedi.

KENDİ İNFAZINA YARADI

Ama kral, "ok akıllıca bir yöntem..." dedi. "Satırı yatay değil, verev yerleştirirseniz, tutukluk yapmaz!"

Joseph Ignace Guillotin, kralın öğüdünü tuttu.

Devrimci Halk Meclisi, 20 Mart 1792'de yeni idam infaz aygıtını "Giyotin" adıyla tescilleyip yürürlüğe koydu.

Giyotinin verev satırı hiç tutukluk yapmadı. Her gün sabahtan akşama işlemeye başladı.

1793 yılında Fransız Devrimi, dünya literatürüne "terör" sözcüğünü kazandıracak olan "dehşet" dönemine girdi. Devrimci önderlerin birbirlerini idama gönderdiği; soylusu, burjuvası ve paryasıyla herkesin tir tir titreyip kimsenin güvende olmadığı, kanlı bir süreç başlamıştı.

Her gün sabahtan akşama mesai yapan giyotinin o yıl kestiği binlerce kelleye, satırın tutukluk yapmadan inmesini sağlayan Kral 16.Louis'nin soylu kafası da eklendi.

HER DEVRİME BİR KARŞIDEVRİM

Toplumsal yaşam düzenleyen kural ve kurumların kökten değiştirilip yeniden biçimlendirilmesine devrim denir. İnsanların yavaş değişen düzen algısını beklemeden yapılan ilerici devrimlere karşı yapılan gerici darbelere de "karşıdevrim".

Tarihte tüm devrimci yapılanmalar, bir yüzyılı atlatamadan karşıdevrimle karşılaşmış, yeni düzen yıkılmış ama yine bir yüzyıl sonra temel fikirleri ve kuralları, toplumlar tarafından kabul görüp ilerlemeyi sağlamışlardır.