Azap üzümleri

Türkiye'de kapı gibi diplomalı ve uluslararası değerde gerçek ekonomistler var. Belki de gerçek ekonomist olup doğru olanı ve yalnız doğru olanı söyledikleri için devlet tarafından kullanılmayan bu beyinler; yine de çalışıyor, analizler yayımlıyor, görüş ve öngörülerini açıklıyorlar.

Örneğin üst düzeyde uzman ve güvenilir akademisyenlerin oluşturduğu bir alternatif Enflasyon Araştırma Grubu var, ENAG.

ENAG'ın aylık, haftalık, günlük ve hatta saatlik hesapladığı enflasyon oranları, devlet kurumu TÜİK'in oranlarından hep farklı çıkıyor.

Sayılar havada uçuşuyor, çarpışıyor ama bizlerin evde ve sokakta yaşadığımız pahalılık asla TÜİK'in verilerine uymadığından; tabii ki ENAG'a güveniyoruz.

Zaten en acı gerçek şu ki salt TÜİK'e değil artık herhangi bir konuda devlete güvenmiyoruz. Türkiye'nin "devlet baba" diye andığı yüce kurum, ne yazık ki en azından kafası çalışan evlatlarının güvenini yitirdi. Çünkü hukuk bitti, siyasal etikle birlikte sosyal ahlak da çöktü. Ne mal güvenliği kaldı ne can.

Ama iyisi kötüsü, cahili eğitimlisi, herkesin aynı potada karıldığı ve vurulduğu alan, ekonomi.

PİYASA SİRK, AKROBATLAR TEFECİ

Uluslararası büyük şirketler ve finans kurumları, borsalar ve TC Merkez Bankası; uzaktan bakınca bir sirkte gösteri yapan akrobatlara benziyor. Birileri ipe tırmanıyor, ötekiler aşağı kayıyor, berikiler trapezden trapeze atlıyor, ortada el sıkışıp havada uçuyor...

Oysa perdenin arkasında sirk değil, bir savaş alanı var.

Bu kurumların yönetici mangaları, korunaklı yuvalarından makineli tüfeklerle halka yaylım ateşi açıyor, yoksul yığınlarını acımasızca tarıyorlar. Dar gelirliler, emekliler, orta direkten arta kalanlar, sapır sapır dökülüyor. Kurşunların üreticisi enflasyon, yani para değeri eridikçe katlanan fiyatlar, ölümcül pahalılık.

Enflasyon, her ülkede Rio de Janeiro gibi yoksulların iç içe geçen teneke evleri "favela"larda göstermez kendini. Türkiye'nin biçimsiz apartmanlardan oluşan çarpık kentleşmesinde; içinde ısınılmayan, tencere kaynamayan, elektrik yanmayan, su akmayan gettolar var artık.

Bu gettoları enflasyon üretiyor. Bir elinde kan, bir elinde her gün temel ürünlere gelen zam; geziyor gettoları, eziyor aç ve muhtaç halkını.

AKAN ZAM, DAMLAYAN KAN

Kan ve zam daima atbaşı gider, toplumsal yıkımlarda.

Ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynakları, içerideki işbirlikçilerle dışarıdaki vampirlere peşkeş çekilir.

Bir maden kazasında 301 madenci, siyanürlü altın arama havuzlarında onlarca emekçi ölür. Kimse sormaz, çıkarılan madenin, altının ne kadarı ülkeye kalıyor, ne kadarı vampirlere gidiyor diye.

Enflasyon belasının asıl kurbanları kadınlardır. Kadınlara dadanır "boşanma arefesinde karısını öldüren" kocalar, "iki çocuğunun gözü önünde anne bıçaklayan" babalar. Çocuklara dadanır, uyuşturucunun yaş ortalaması olup. Namusa pek meraklıdır, ahlakı siler süpürür. Aileler yok olur, olmayanlar sürünür.