"Bir zaman, bir padişahın mübtela olduğu bir hastalığın ilacı, bir çocuğun kanı imiş.
O çocuğun pederi; çocuğu, hakimin fetvasıyla bir para mukabilinde padişaha vermiş. Çocuk, mecliste ağlamak ve şekva yerine gülmüş. Sormuşlar: Neden gülüyorsun Demiş ki: İnsan, musibete giriftar olduğu vakit; evvel pederine, sonra hakime, sonra padişaha şekva eder. Benim pederim, beni kesilmek için satıyor; işte hakim de ölmekliğime karar veriyor; işte padişah benim kanımı istiyor... Bu antika ve pek garib ve şekli çok çirkin ve hiç görülmemiş bu hale karşı, ancak gülmek ile mukabele edilir."
(Said NursîTarihçe-i Hayat)
NE DİYEBİLİRDİM Kİ HAKİM BEY!
Bir kamyonun çarpmasıyla yaralanmış olan çiftçi Mehmet amca kazadan sorumlu tuttuğu taşıma şirketine dava açar. Mahkeme salonunda şirketin avukatı ile Mehmet Amca karşı karşıyalar. Avukat sorar: -"Ama siz kazadan sonra gelen polis memuruna 'ben çok iyiyim' demediniz mi"
-"Anlatayım ağam; ben bizim eşeği gasabada satışa götürmek üzere gamyonetime bindirmiştim ki..."
-"Bırakın ayrıntıları Memet Bey, siz sadece soruma cevap verin. Siz, kazadan hemen sonra gelen polis memuruna 'ben çok iyiyim' dediniz mi, demediniz mi"
-"İşte anlatıyom ya Avukat bey; eşeği gamyonete yüklemiş, yola çıkmıştım ki..."
Avukat tekrar adamın sözünü kesti ve hakime dönerek:
-"Sayın hakim; işte görüyorsunuz davacı soruma cevap vermiyor. Bu bey, kazadan hemen sonra olay yerine ulaşan polis memuruna ifadesinde 'çok iyi' olduğunu söylemiş ve bu da kayıtlara geçmiş. Şimdi, aradan kaç hafta geçtikten sonra müvekkilime dâva açmış. Ben bu dâvada, bu şahsın mahkemeyi yanıltmaya çalıştığına inanıyorum. Lütfen, sadece soruya cevap vermesini söyler misiniz"
Yargıç; "dâvacının ne anlatmaya çalıştığını merak ettim doğrusu, bırakalım da anlatsın." dedi.

112