Vehb b. Münebbih anlatmıştır:
Kralın biri bir yere gitmek ister. Giyinmek kuşanmak için elbiseler getirilmesini emreder, fakat hiç birisini beğenmez; ta ki hoşuna gideni bulana kadar elbise değiştirir. Sonunda hoşuna giden birisini giyer.
Ardından yağız atlardan getirilmesini emreder ve aralarından en hoşuna gidene biner. O esnada şeytan gelir, burun deliklerinden kibir üfürür ve bütün vücudunu gururla doldurur.
Sonra kral ardında askerleri ile birlikte halkın arasında kibirle yürümeye başlar, lâkin gururundan etrafındaki insanlara bakmaz bile..
O sırada üstü başı perişan, pejmürde kıyafeti ile birisi çıkagelir ve krala selâm verir, fakat kral onun selâmını almaz. Adam kralın kendisini dinlemesi için atının yularından tutunca kral:
-Bu ne büyük cüret! deyip yuları bırakmasını söyler. Adam:
-Benim senden bir isteğim var.
Kral:
-Sabret, ineyim öyle söylersin, deyince adam:
-Hayır, şimdi söylemem gerekiyor, der ve atının gemini iyice çekmeye başlar.
Kral:
-Söyle bakalım derdin neymiş, deyince adam:
-Bu sırdır ancak kulağına söyleyebilirim, der.
O zaman kral başını ona doğru yaklaştırır.
Adam kralın kulağına hafif bir sesle, "Ben ölüm meleğiyim" deyince kralın rengi değişir, dili dolaşır.
Bir ara kendini toparlar ve:
-O hâlde bana izin ver de aileme gideyim, ihtiyaçlarımı giderip onlara veda edeyim; sonra da canımı alırsın, der. Ölüm meleği:
-Hayır, Allah'a yemin olsun ki, bundan böyle aileni ve mal-mülkünü göremeyeceksin, diyerek oracıkta canını aldı. Kralın cesedi bir kütük gibi yere yuvarlandı.
SARAYIN EKSİĞİ
Rivâyete göre, hükümdarın biri, dillere destan muhteşem bir saray yaptırmıştı. Öyle ki, sarayın her odası ayrı bir güzellik sergisi, her köşesi ince tezyînatla işlenmiş ayrı bir sanat eseri gibiydi.

139