Bir kurban bayramına daha veda ederken

Avusturya'daki vazifemizi tamamlayıp anayurdumuza avdet edince, köşemizin adı da değişmişti. O gün bugündür, yazılarımıza "GÜNDEMLİK" köşemizde devam ediyoruz.

İçten gelen bir sâikle, "gün bu gündür, dem bu dem" demiştik. Bir anda "gün" ile "dem" bir araya gelince "gündem" olmuş, yazılar da "gündemlik" oluvermişti. Araya giren çizgiyi de, "çay"ı çağrıştıran "demlik" hatırına saymıştık.

Avusturya'dan yazmayı da oradaki ulvî dâvanın hadimleri içindeki kalem erbabına havale etmiştik.

Bizim gündemimiz, gidişatın gündeminden uzaktır. Zira bu son gidişat düpedüz bir tuzaktır. Ruhu karartan, imana ve dine zarar veren kara perde kimine göre "ak"tır!

Dünya gündemi, ülke gündemi ve siyaset gündemi olur da; insanın ve insanlığın gündemi ve her insana ait bir gündem olamaz mı Her insan tek başına bir âlem değil mi Hatta dünyanın gündemini ve gidişatını değiştiren büyük insanlar, başta peygamberler tek başlarına meydana çıkıp dünyaya meydan okumadılar mı

Mevlâna Hazretleri ne güzel demiş:

"Her gün bir yerden göçmek ne iyi..

Her gün bir yere konmak ne güzel..

Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş..

Dünle beraber gitti cancağızım..

Ne kadar söz varsa düne ait..

Şimdi yeni şeyler söylemek lâzım.."

Günü de, gündemi de en iyi bilen Rabbimizdir. Her an ve her lâhza gündemimizin nelerle dolu olmasını Kur'ân ve Sünnet belirlemiştir. Bu ilâhî ve ulvî gündemin en küçük bir meselesiyle, bütün dünyalıklar ve dünyalılar tartıya giremez.

Bu ilâhî ve mukaddes gündeme dalan bir mü'min, başını kaldırıp, dünya ehli olan dünyaperestlerin gündemine ve bilhassa siyasetin gündemine baktığı zaman dehşete düşüyor. Kıyamete çıkarılan dâvetiyeyi apaçık görüyor.

Havuz medyasından ve televizyondan uzak yaşayan bir mü'min, ara sıra ve kazara dönüp baktığı zaman bu menhus medyanın toplumu nasıl hipnoz ettiğini müşahade ediyor.