Ulu Önder'in Nutuk'ta en çok zorlandığı bölüm

Nutuk'u yazarken de, okurken de en çok zorlandığı bölüm, en yakın silah arkadaşlarıyla yollarının ayrıldığını hissettiği bölümdüLozan günleriydi... İsmet Paşa ve Türk Heyeti 17 Kasım 1922 günü Lozan'a hareket etmişti. Aynı gün Sultan Vahdettin İngilizler'e sığınmış, Malaya zırhlısıyla Malta'ya doğru yola çıkmıştı. Sultan kaçıyordu.Lozan'da müzakereler sürüyor, kıyamet kopuyordu Bir gün, Vekiller Heyeti Reisi (Başbakan) Rauf Bey, Gazi'nin TBMM'deki başkanlık odasına gelerek O'nu, Refet (Bele) Paşa'nın Etlik'teki bağ evine akşam yemeğine davet etti.Rauf Bey, o günlerde Moskova Büyükelçimiz olan müşterek arkadaşları Ali Fuat Cebesoy Paşanın da (Salacaklı Fuat) bu yemekte bulunması için Gazi'nin onayını aldı.Gazi, Rauf Bey, Refet Paşa, Fuat Paşa, akşam sofrada bir araya geldiler. Hatır sormalar henüz bitmiş, yemek bile daha başlamamıştı ki, Rauf Bey Gazi'ye döndü; "Kemal" dedi,"davetimizi kabul edip geldiğin için teşekkür ederiz. Yemeğin yanı sıra seninle baş başa konuşmak istediğimiz bir konu var, bugün seninle o konuyu da konuşmak istiyoruz. Hisleri O'nu yanıltmazdı. Bozuntuya vermedi. "Buyurun, konuşalım!" dedi.Rauf Bey eteğindeki taşları dökmeye başladı: "Kemal! Bu Meclis senden korkuyor, o yüzden sana gelemiyor, tüm şikâyetler başbakan olarak bana geliyor." Gazi şaşırdı, belli etmemeye çalıştı,"Neyimden korkuyorlarmış" deyiverdi. Rauf Bey konuya doğrudan girdi:" Senin Cumhuriyet kuracağından korkuyorlar. Dedikodular giderek yayılıyor. Bazen o kadar abartıyorlar ki, eline bir fırsat geçerse, senin padişahı bile bu ülkeden kovacağını söylüyorlar!"Gazi donup kalmıştı.Soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu. Rauf Bey ise içini dökmeye başladı: "Kemal! Bu vatan tehlikeye düştü, işgale uğradı. En çok sen çaba gösterdin, kurtardın, biz de sana yardım ettik.Şimdi vatan kurtuldu. Bize göre "emaneti sahibine" iade etmenin zamanı geldi. Gazi yemek davetinin bir bahane olduğunu anlamıştı. "Peki Rauf, Sultan Vahdettin için sen ne düşünüyorsun" diye sordu. Rauf Bey"i dinleyelim:"Kemal, benim babam padişahın baş mabeyinliğini yaptı. Boğazında padişahın ekmeği var. Şimdi o ekmek benim gırtlağımda. Ben yediğim ekmeğe ihanet etmem kardeşim. Benim rejim sorunum yok.Üstelik madem sordun, söyleyeyim. Padişah bir İslam halifesi, ben de Müslümanım. Dini terbiyem nedeniyle de padişaha bağlıyım. O makamlar uhrevi makamlar. Senin, benim gibi kişilerin ulaşabileceği makamlar değil. Kaldı ki, bu milletin yüzlerce yıldan bu yana alıştığı yönetim de mutlakıyet yönetimidir, Cumhuriyet değil".Gazi'nin yüz hatları gerilmişti. Ev sahibi Refet Paşa"ya döndü; "Sen ne düşünüyorsun Refet" diye sordu. "Aynen Rauf Bey gibi düşünüyorum, Paşam!..." deyip kestirip attı Refet Paşa. Gazi, masadaki Fuat Paşa'ya, " Senin görüşün Fuat" diye sordu.Fuat Paşa Gazi"nin Harbiye"den sınıf, hatta sıra arkadaşıydı. Hukukları daha derindi St. Joseph mezunuydu, yani askeri okuldan değil sivil liseden Harbiye'ye biraz da geç katılmıştı. Okul Komutanı Mustafa Kemal'i odasına çağırtmış ve iki genci birbirine tanıştırmıştı: Selanikli Mustafa Kemal, Salacaklı Fuat ve Fuat'ı sınıfının çavuşu Mustafa Kemal'e emanet etmiştiFuat'ın Fransızcası çok iyiydi, Mustafa Kemal'e bu derste çok yardımı oldu. Giderek aralarında uzun yıllar sürecek bir dostluğun köprüleri atıldı ve Mustafa Kemal Harbiye yılları boyunca her hafta sonu Fuat'ın Salacak'taki köşküne "evci" çıktı. O nedenle aralarındaki hukuk daha derindi.Fuat; "Paşam" dedi, "biliyorsunuz uzun süredir Moskova'dayım, duruma muttali değilim, izin verin birkaç gün düşüneyim, yanıtımı sonra veririm!.. Yani o bile, "Kemal, ben senin arkandayım!..." diyemedi.Masada olmayan dördüncü kişi, Kâzım Karabekir Paşa ise Erzurum'daydı ve telefonun öbür ucunda, bu toplantıdan çıkacak kararı bekliyorduBeşinci kişiyse, kendisiydi. Anadolu'ya çıkan ilk 5 komutan işte masadaydılar ve henüz devlet kurulamamıştı ama kozlar paylaşılıyordu."Benden ne yapmamı istiyorsunuz" diye sordu Gazi. "Yarın kürsüye çık, bunları yapmayacağına söz ver!" diye yanıtladı Rauf Bey. "Bana bir kâğıt verin" Bağ evinde gece yarısı kâğıt bulamadılar, içtiği sigaranın kapağını yırttı ve arkasına hırsla yazdı:" Günü geldiğinde padişahla ilgili kararı en yüce icrai organ olan TBMM verecektir." Yüksek sesle okudu ve sordu:"Bu sizi ve Meclis'i tatmin eder mi Bunu yarın çıkıp okursam, sizce Meclis tatmin olur mu "Hah, işte bu olur. Bunu çık yarın kürsüden oku!.." dedi. Rauf Bey, O Meclis'ten