Türkiye NATO'suz yapabilir mi

Türkiye 1952'den bu yana NATO üyesi. Güvenliğinin en azından bir kısmını ona borçlu. Yıllardır nükleer caydırıcılığından yararlandı, genellikle göz ardı edilese de diğer üyelerle olan sorunlarını çok zarar görmeden, tüm ittifakı askeri ve siyasi olarak karşısında bulmadan yönetebildi. Kıbrıs müdahalesini dahi küçük sıyrıklarla geçiştirebildi.

NATO'dan çıkması ya da çıkartılması düşünülemez. Atlantik İttifakı bizim Avrupa ve Amerika ile olan en güçlü bağımız. NATO dışı bir Türkiye Yunanistan'la bile baş etmekte zorlanır, Rusya ile olan ilişkilerinin niteliği değişir. Ama NATO çökerse, yani herkes için NATO biterse, mesela Trump Yönetimi artık ben yokum derse, bundan muhtemelen en az Türkiye etkilenir.

Çünkü ittifakın kurucu ve kurgulayıcı gücünden otonom politikalar izleyen, her çıkarı Amerika ve hatta pek çok Avrupalı müttefikiyle uzun yıllardır örtüşmeyen Türkiye giderek askeri yeteneklerini, müdahale ve muharebe imkanlarını geliştirdi. Kendine özgü sorunları ve çevresindeki çalkantılar nedeniyle müttefiklerinin desteğine en az ihtiyaç duyacağı şekilde güvenliğini sağlamayı öğrendi.

Yeter ki NATO yerine kurgulanacak, daha doğrusu kurgulanmaya çalışılacak ve büyük olasılıkla 2007 Lizbon Antlaşması'nın 42'inci maddesine dayandırılacak güvenlik sisteminin içinde yer alalım, karar mercilerinde bulunalım, NATO'daki gibi veto yetkimiz olsun. AB ya da AB bir ortak savunma mekanizması günün birinde bizim için tehdit oluşturmasın.

Türkiye'nin kendi içinde yaşadığı sorunlar dikkate alındığında bunlar okuyana anlamsız gelebilir. Hukukun üstünlüğünün olmadığı bir yerde NATO'nun geleceği ve Avrupa'nın güvenlik mimarisi üstünde konuşmak, tartışmak lüks diye düşünülebilir. Ancak biz ne olursak olalım dünya durmuyor, çok katmanlı ilişkiler ve sorunlar ağında pek çok ülke çözümler arıyor.

Türkiye'nin de bu çözümlerin içinde kendine yer bulması, değişen statükonun ortaya çıkartabileceği risk ve tehditleri öngörerek tedbir alması gerekiyor. Hemen hiç bir şey de kesin değil, ortada çok olasılık var. Kesin olan tek şey Trump'la birlikte İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan Avrupa güvenlik mimarisinin sarsıldığı, yeni arayışların ortaya çıktığı.

Foreign Affairs'de yazan Ivo Daalder iyimser, Trump ben artık NATO'da yokum derse geriye kalan 31 üyenin başlarının çaresine bakabileceğine, 600 milyonluk nüfusu ve elindeki kaynaklarıyla Rusya tehdidine karşı koyabileceğine inanıyor. Yani statükonun hegemon olmadan da korunabileceğini söylüyor.

Ama bizim başka olasılıklara, mesela dışında kalma şansımız yüksek AB bünyesinde bir askeri ittifakın oluşumuna ya da Avrupa'nın kim nükleer silah sahibi olacak tartışmasıyla bölünmesine hazırlıklı olmamız gerekiyor. Polonya şimdiden nükleerleşmeyi konuşmaya başladı. Almanya'da da tabular teker teker yıkılmakta.