Temenniyle mutlu olunabilir mi

Olunmaz ama biz yine de evlenenlere, bir yaşını bitirip diğerine girenlere, bayramlarını kutlayanlara mutluluklar dileriz. Çünkü mutluluk eski Yunan'dan bu yana pek çokları tarafından varoluşun amacı olarak görülmüş, Aristo'dan Bentham'a filozoflar üstünde düşünüp akıl yürütmüş, kurucu babalar mutluluğu siyasi hedef olarak Amerika Bağımsızlık Bildirgesine bile koymuş.

Budizm'den Müslümanlığa hemen tüm dinlerde mutluluk bir şekilde tanımlanmış, genellikle transandantal özellikleriyle kendini aşmak olarak anılmış. Gazali'nin Saadetin Kimyası eseri bu alanın belki de en yetkin çalışmalarından biri. Psikologlar da mutluluğu neyin getireceği üstünde epeyce kafa yormuş, bireysel otonomiden cesarete kadar bir çok insani özelliği mutluluğun olmazsa olmazı olarak sunmuş.

Mutluluk arayışının mutluluk getirmeyeceğini söyleyen Camus bile aslında mutluluğu önemsemiş. Nazım'ın Saman Sarısı şiirinde kolaya kaçmadan mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin diye sorduğu Dino da kendince mutluluğu şiirle, mahrumiyetlerinin giderilmesi haliyle betimlemiş, toplumsal duyarlılığı anlık değilse de mutlak mutluluğun önkoşulu olarak görmüş.

Günümüzde ise mutluluk en çok ve sanırım en etkin şekilde pazarlama guruları tarafından tanımlanıyor, bizlere hangi şekerli ve gazlı içeceği içtiğimizde, hangi bulaşık deterjanını kullandığımızda daha mutlu olacağımız anlatılıyor. Saat, telefon, çanta, araba, hatta ayakkabı artık mutluluk içerdiği ve getirdiği oranda satılıyor. Yemek, lezzetinin verdiği hazzın ötesinde bir mutluluk taşıyıcısı haline dönüşüyor.

Epeyce süredir de mutluluk içerdiği toplumsal ve siyasal rıza nedeniyle yönetimler tarafında önemseniyor, küresel sayılabilecek çapta mutluluk ölçümleri yapılıyor. Uygulanan yönteme, sorulan soruya göre sonuçlar farklılık içerse de en mutlu insanların İskandinav ülkelerinde yaşadığı ortaya çıkıyor. Özellikle Finlandiya mutluluk endekslerinin ön sıralarında yer alıyor.

Bunda "hygge-kose kültürünün, yani bir tür tevekkül anlayışının ve biraz da doğanın etkisi olduğuna şüphe yok. Fakat Maslow'la özdeşleşen ihtiyaçlar hiyerarşisindeki pek çok aşamayı geçmiş bir ülkede yaşamanın, gelecekten umutlu olmanın katkısı olduğu da gerçek. Nihayetinde oturmuş demokrasiler, hukukun üstünlüğünün sorgulanmadığı devletler söz konusu olan.

Muhtemelen Türkiye'nin BM destekli 147 ülkeyi kapsayan 2025 Oxford araştırmasında 94'üncü sırasında yer almasının nedeni de bu alanlardaki eksikliklerimiz. Yine de artış olduğunu bir önceki araştırmada Türkiye'nin 98'inci sırada yer aldığını belirtmek gerek. Tabii araştırmanın toplumsal infial uyandıran mahkemeler üstünden kapsamlı siyasi hesaplaşmalar başlanmadan önceki verileri içerdiğini dikkate alarak.

Ve yapılan hemen her araştırmada gençlerin yaşlılardan daha umutsuz ve mutsuz olduğunu göz önünde bulundurarak. Gönül isterdi ki mutlu insanların olduğu, mutluluğun anlık hoşluklardan ibaret sayılmadığı, onu-bunu almaya indirgenmediği, geleceğinden kaygılanmadığımız, ekonomisi ve siyaseti ayakları üstüne oturan bir ülkede yaşayalım. Birimizin diğerine dilediği mutluluğa ihtiyaç duymayalım.