Venezuela, resmi adıyla Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti yaklaşık 916 bin 500 kilometrekare büyüklüğünde, 30 milyon nüfusa sahip, petrol kaynakları açısından zengin ama halkı fakir bir "Latin Amerika" ülkesi.
Fakirliğin bir kısmı yolsuzluktan, yönetişimsizlikten büyük bir kısmı ABD'nin yıllardır uyguladığı ambargolardan, yaptırımlardan kaynaklanıyor. Fakir olduğu kadar da demokrasi yoksunu, en sonuncusu geçtiğimiz yıl yapılan hileli seçimleriyle ünlü. Mafyası, karanlık dünyası, rejimine bağlı milis güçleri tabii ki mevcut.
Trump Yönetimine göre Kolombiya kaynaklı uyuşturucunun geçiş noktasında olduğu ve kartelleri uyuşturucu ürettiği için de her türlü cezaya müstahak. Bu nedenle denizden abluka altında, uyuşturucu taşıdığı varsayılan tekneleri tespit edilip vuruluyor, yani sivil halkı bir tür yargısız infaza maruz bırakılıyor.
Şimdiden 27 kişinin beş ayrı saldırıda hayatını kaybettiği söyleniyor. Kolombiya Cumhurbaşkanı BM Genel Kurul'undaki konuşmasında ve bazı Demokrat Senatörler ABD Kongresi'nde sorunu dert etse de Trump hiç üstüne alınmıyor.
Geçtiğimiz günlerde de ülkesinin tarihinde dahi bir ilk olan açıklamasını yapıp CIA'yi Venezuela'da örtülü operasyonlar gerçekleştirmek için görevlendirdiğini -muhtemelen operasyon fiilen başlamadan önce- açıkladı.
İki ülke ilişkilerini yakından takip edenler Amerika'nın yakında ülkeyi bombalayabileceğini, en azından rejime kaynak sağladığı iddia edilen "yasadışı" yapılanmaları hedef alabileceğini söylüyor. Böylesi bir saldırıyı Venezuela'nın elindeki hava savunma sistemleri sebebiyle ABD'nin göze alamayacağını iddia edenler de var.
Bana en mantıklı senaryo, üç olasılık üstünden hareketle Trump'ın Venezuela Devlet Başkanı Maduro ile pazarlık etmek istediğini vurgulayan Atlantik Konsey'inden Geoff Ramsey'in Foreign Policy'deki yazısındaki görüşü geldi. Çünkü bu senaryo Trump'ın genel siyaset yapma biçimiyle örtüşüyor, tehditle taviz kopartmaya dayanıyor.
Ramsey de yazısında, taviz karşılığında yumuşayacak olan Trump Yönetimine hiç olmazsa bir önceki döneminizde hazırladığınız yol haritasını unutmayın, demokrasiye geçişi önceleyin, siyasi tutukluların/mahkumların serbest bırakılmasını sağlayın diyor.
Trump Yönetimi böyle bir şeyi önceler mi çok emin değilim. Şimdiye kadar yapılan açıklamalarda demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi kavramlardan pek söz edilmedi. Daha ziyade uyuşturucu ticaretinden ve üretiminden bahsedildi. Abluka da bu gerekçeyle kondu.
Zaten Trump ne kendi ülkesinde ne de başka bir yerde demokrasiyi ve insan haklarını önemsedi. Göçmenleri ülkesinden hukuk dışı yöntemlerle kovmayı, oraya buraya doğrudan emri altındaki ulusal muhafızları göndermeyi, askerlerini tehditle terbiye etmeyi seçti. Muhaliflerini de yargılatıp hapis cezaları almasını sağladı.