Çerçeveleme

Çerçeveleme sadece bir resmin, bir fotografın daha iyi görülmesini, anlaşılmasını, takdir edilmesini, sevilmesini sağlayacak bir marangozluk tekniği değil. Aynı zamanda bir iletişim tekniği de. Kabaca medya aracılığıyla olayların belli bir yönünü alıp ön plana çıkartmak, seyirciye, okuyucuya sunmak anlamına geliyor.

Masum olduğunu söylemekse zor. Bazen zamanın ruhuyla şekillense de genelde bilinçli tercihlerin sonucunda ortaya çıkıyor, anlatılan olay kadar hedeflediği siyaset de oluyor. İçinde de mutlaka bir biçimiyle iktidar barındırıyor. Ya da iktidarı yönlendirmeyi amaçlıyor.

En kolay yöntemi toplumsal olarak olumlanmayan bir kişi, olgu veya olaydan başlamak. Sonra da olan bitenin bir kısmını alıp nihai tüketiciye, daha doğrusu meşruiyetin kaynağı olan kamuya sunmak ve böylece kamuoyu yaratmak. Bu işin demokrasiyle de pek alakası yok.

Ama en müstesna örneklerini otoriter sistemlerde görüyoruz. Kişilerin, siyasetçilerin sosyal ve diğer medya kampanyalarıyla "çerçevelenip" kanunen mahkum edildiklerini gündelik deneyimlerimizden de zaten biliyoruz. Osman Kavala "olayı" sanırım bunun en klasiklerinden biri.

Ancak devletler de birbirini çerçeveliyor, devleti etkileyip diğerine karşı tedbir almasını isteyenler de. Mesela Foreign Policy'de 26 Mayıs'ta Naomi Cohen Türk silah sanayinin Amerika pazarını ele geçirmesini anlatmak ve bunu olumsuzlamak için yazısına 29 Ocak 2022'de Oklahoma'da işlenen bir cinayetle başlıyor.

18 yaşındaki katilin Türkiye'de üretilen bir silah markasının kullandığını anlatarak, okuyucu nezrinde bunu üreten ve şimdi Amerika'da da fabrika açan şirket kadar aslında Türkiye'yi de mahkum etmeye çalışıyor. Amacı silahsızlanma olsa diğer olaylarda kullanılan silahlara da yer verecek.

Fakat amaç belli ki üzüm yemekten ziyade bağcı dövmek. Bu nedenle yazar 2022 yılında Amerika'da ölümle sonuçlanan 21 bin 781 silahlı saldırıdan sadece birini seçmiş, diğer olaylarda hangi silahların kullanıldığını açıklamak zahmetine katlanmamış. Sonuç çıkartmayı okuyucunun ferasetine bırakmış.

Yasal düzenlemelerin mi yoksa bir Türk şirketinin ürettiği tabancanın mı bu özel olaydan sorumlu olduğu ya da katilin ruh sağlığının mı cinayete neden olduğu da okuyucusuna aktarmamış. Olayın bir çete savaşı olduğunu ise hiç mi hiç paylaşmamış. Masum birinin ödünç alınan bir silahla vurulduğunu ima edip, bu silahın da Türk silahı olduğu söylemiş.

Ardından da hikayenin özüne dönmüş, Türkiye silah sanayinin son 20 yıllık gelişimine, ucuz ve kaliteli ürünlerle Amerikan pazarını ele geçirmesine, devlet ihalelerine dahi girmesine, bu silahların pek çok ülkenin polis ve silahlı kuvvetleri tarafından kullanılmasına değinmiş. Fakat bunları başarı olarak sunmamış.