Sizin gerçeğiniz hangisi..

Her şeyden önce, söz vardı... Tanrı: "Ol" dedi ve... Her şey peşi sıra geldi: Varoluş... Ve etkileşim... Ve... İşleyiş... Henüz ortalıkta Allah'tan başka kimse olmadığı için... Kimsenin ihtiyaç duymadığı bir bilgiydi bu... Oysa... Mademki Allah vardı... Ve... Var etmişti: Bilinmeliydi... Ve... İman edilmeliydi... "İnsan" fikri... Cenabı Hakk'ın aklının en güzel yerinde... İşte böyle doğdu... İlk başlarda insanın tek yaptığı: Yaratan'ına iman etmekti... Her güzel fikir gibi... Hiçbir şeyi sorgulamadan, kendisini var eden aklın: Yolundan gidiyordu... Allah'ın aklı: Cennetti... Bu akılda var olmak... Aylak aylak gezinmek... Evrenin ihtişamını seyreylemek: Muhteşemdi... Ama... Henüz yalnızca bir fikir olduğu... Ve... Karşıt fikir de olmadığı için... Her şeyi sadece o aklın gözleriyle görüyor... O aklın yorumuyla anlıyordu insan... Yani... Aslında hiçbir şeyi gerçekten anlamıyor... Hiçbir şeyi gerçekten bilmiyor... Ve salt... Konumu gereği... Doğal olarak: İman ediyordu... O'nun var ettiği düzeni izliyor... O'nun yarattığı kaosların kendi kendilerine birer yeni düzen haline gelmelerine: Hayranlık besliyordu... Yaratan şüphesiz tek ve gerçekti... Ama... O'nu şüphe etmeden... Tek ve gerçek bulan halen: Kendi fikriydi... Nitekim... Tanrı giderek bu fikrinden memnun olmadığını hissetti... Evet... Koca bir evren yaratmış... Gönderdiği nice kaosların kurduğu temel düzene itaat edişlerini izlemişti... Ama bu, sadece... Nesnenin düzen karşısındaki: Boyun eğişiydi... Düzeninin, kendi aklındaki mükemmeliyeti elbette ki: Şüphe götürmezdi... Fakat... Kendi aklı... Onu kendisi için gerçek kılmaya: Yetemezdi... Çünkü... Fikir, özgür değildi... Çünkü... Allah, kendi aklının kendisine övgüsüyle avunamazdı... Çünkü... Kendisinden bağımsızlığını kazanmayan hiçbir itaat: Gerçekçi olamazdı... Çünkü kibir: Rabb'e yakışmazdı... Öyleyse... O'nun gerçek ihtişamını kendi başına ortaya çıkarabilecek... O'na: Bu akıldan... Ve hatta... Bu bilgiden bile bağımsız olarak da iman edebilecek bir canlı: Yaratmalıydı... Gerçekliğinin kanıtına... O'nu ancak bağımsız yargısıyla doğrulayabilen bir canlıyla ulaşabilirdi... Bu öyle bir canlı olmalıydı ki... Aklını kendi suretinden yaratmalı... Ama... Onu tamamen özgür bırakmalıydı... Hatta... Önüne engeller koymalı... Kafasını karıştırmalı... Ve... Meleklerinden birini de onu yoldan çıkarmakla: Görevlendirmeliydi... Kader, kaoslarla kendini kanıtlamış mükemmel bir yöntemdi... Şeytan ise... İnsanı yoldan çıkarma görevini yerine getirebilecek en uygun melek... Peki ama... İnsan cennetten çıkarılışıyla ilgili ne bilecekti.. Bilmeli miydi ki.. "Bilme" denirdi... Ve bilmezdi... Ama... Bu yöntemle, insan aklı ileride gelişip -aynı kendisi gibi-: Varlığının sebebini ve kendi gerçekliğini sorguladığında: Durum daha da çok karışırdı... Öyleyse... Sebep yöntemi... Yöntem de sebebi desteklemeliydi... Amaç aracı... Araç da amacı haklı çıkarmalıydı... İşte o anda... İnsanoğlunun karşısında bir ağaç... Ve dallarında... Yılan kılığına girmiş Şeytan belirdi... Bilgi Ağacının yasak elmasını yiyen insan... Hak ettiği cezayı bulduğunda... Tek ve kudreti mutlak Tanrı... Yarattığı evrende artık yalnız değildi... "Yaratılanların en onurlusu" insan, artık... Maddenin... Ve enerjinin... Ve düzenin... Ve düzensizliğin... Ve bütün evrenin: Anlamıydı... Artık o... Bilerek... Veya... Bilmeyerek: Allah için düşünecek... Allah için öğrenecek... Allah için çalışacak... Allah için yaratacak... Allah için yaşayacak... Allah için ölecekti... Ve en nihayet... Cenabı Hakk'ın bahşettiği özgürce gerçek olma hakkıyla onurlananlar: Birbirlerinin onurlarını... Birbirlerinin özgürlüklerini Birbirlerinin gerçeklerini... Ve... Birbirlerinin haklarını: Aynı Cenabı Hak adına: Yerle bir edecekti... Ediyor... Allah cemi cümlemizi: Kula kulluk etmeyen... Soran... Sorgulayan... İftira etmeyen... Yalan söylemeyen... Milletin rızkını çalmayan: Âdil yurttaşlardan eylesin: Âmin... İnanç mı bilim mi.. Canlarım... Gerçek nedir.. İnandığınız şey mi.. Yoksa: Bildiğiniz şey mi.. Peki... Bilgi nedir.. Öğrendiğiniz şey mi.. Yoksa: Bilmeniz istenen şey mi.. Peki ya inanç nedir.. Size umut veren bilinmezlikler mi.. Yoksa... Bilimsel kanıtlarıyla... Gerçeğin: Ta kendisi mi.. Peki... Bilgilerinizle inançlarınızı birbirinden ayırt edebilir misiniz.. Ve... İnançlarınızı mı bilginize