Herkes nasıl kazık yediğini biliyor

Klâsik iktisatçılar insanı "homo economicus" olarak tanımladılar... Onlara göre bu Ekonomik kişi: Akılcıydı... Bencildi... Ve... Faydasını en yüksek seviyeye çıkarmak için çabalardı... Liberal ekonominin kurucu babası olarak kabul edilen Adam Smith mealen şöyle demişti: "Kasap eti, fırıncı ekmeği; insanları çok sevdiği, onlara acıdığı için değil para kazanmak için verir...". Elbette bu bir aksiyomdur... Ayrıca kanıtlanması gerekmez... Ama... Elbette o sadece üretimden kazananlar için öyledir... O dönemin tüketicileri üreticilere mahkûmdu... Bugünün tüketicileri ise... Gerçekten akılcı davranırlarsa... Pes ettiremeyecekleri üretici (Hatta hükümet) yoktur... Demek istemem o ki: Günümüz ekonomisinde (Gelişmiş ülkelerde tabii ki) tüm insanları aynı kalıbın içine koymak hiç de akılcı olmasa gerektir... Günümüz gelişmiş insanı ne tamamen bencildir... Ne de tamamen akılcıdır... Adam Smith Günümüzde (Hele Türkiye'de) milyonlarca insan ekonomik ve malî kararlarını: Duygularıyla verir... Bir başka deyişle söylemek gerekirse... Günümüz dünyasında ekonomiyi, yığınların kişisel çıkarları kadar: Duyguları da etkiliyor... Nasıl mı.. Asıl karar vericileri seçerek... Şöyle de diyebiliriz... Adam Smith'in tarif ettiği "homo economicus" ekonomide kişisel çıkarlarını ön plâna alırken... Nobelli ekonomist Thaler'in tanımını yaptığı kişi ise: Sadece insandır... Her zaman akılcı olmadığı gibi... Çoğu zaman, akıl dışıdır... Thaler Meselâ bir ülkede vergi düzenlemeleri sadece kamu harcamalarını finanse etmek için değil... Sosyal refahı en üst seviyeye çıkarmak... Gelir dağılımında adaletsizliği gidermek için de yapılır... Peki... İnsan (Seçmen) akılcı ve bencil davransaydı... Erdoğan son vergi zammı yağmurlarını yağdırabilir... Yüzde 8'lik KDV dilimini yüzde 10'a... Yüzde 18'lik KDV dilimini ise yüzde 20'ye çıkarabilir... 16 milyon emekliyi sıfır ara zamma: Mahkûm edebilir miydi.. Geç bunları... Anam babam... Geç bunları... Herkes nasıl kazık yediğini biliyor... Ama... Duyguları, ekonomik insanı: "Erdoğan'dan korkan" insana dönüştürüyor... Günün sözü "Politikacının verdiği söz, menfaati bitince unutulur sadece muhabbeti devam eder...". Çok güvenmeyin Gülsüm Khalilova Kırım Tatarı bir ailenin kızı olan ancak Kiev'de yaşayan gazeteci Gülsüm Khalilova; Erdoğan'a verdiği destekle biliniyor... Herkes dilediği tarafı desteklemekte özgür olduğuna göre... Yazının konusu Gülsüm Hanım'ın siyasi tavrı değil... Peki ne.. Efendim... Gülsüm Hanım dün sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda şöyle dedi: "Ey İslâmın nurû, Türklüğün gururu Ayasofya" Çok güldüm... Çünkü... Aya Sofia, 1500 yıldır halen: "Aya Sofia...". Beklerdim ki Gülsüm Hanım: Sokak isimlerini... Köy isimlerini... Kasaba isimlerini: Kürtçe... Ermenice... Rumca diye değiştiren iktidara... Aya Sofia'nın adının da Türkçe olarak değiştirilmesini... Meselâ: "Ana Safiye...". Ya da: "Safiye Ana" olmasını önersin... Bu arada unutmadan... Bu Kırım Tatarları 1683 Viyana Kuşatması'nda: Sadrazam Kara Mustafa Paşa'yı satmışlardı... Acaba... Pek seküler olarak tanıdığımız bu Hanımefendi: Şartlar(!) değiştiğinde: Osmanlı'yı satan Giray Han gibi yapabilir mi.. "Çok güvenmeyin" derim... Hakkını teslim edin Davutoğlu Davutoğlu, başbakanlığı döneminde... AB ile yapılan "Geri kabul" sözleşmesinde: "T.C. Vatandaşlarının da Şengen bölgesinde vizesiz seyahat edebileceği" şartını kabul ettirmişti... Sözleşme 16 Haziran 2016'da yürürlüğe girecekti ki: Pelikan Çetesi'nin başlattığı istiskal ve iftira harekâtı... Erdoğan tarafından: Neticelendirildi... 22 Mayıs'ta (Anlaşmanın imzalanacağı tarihten 24 gün önce) Davutoğlu istifa etmek zorunda kaldı... Kimi arkadaşlar... Davutoğlu'nun 2016 yılındaki doğruları nedeniyle görevinden (Başbakanlık) zorla istifa ettirildiğini görmezden geliyorlar... Lütfen kişisel: Kinlerinizi... Garezlerinizi... Öfkelerinizi... Menfaatlerinizi erteleyin... Halkın çıkarlarını: Önceleyin... Eğer... Erdoğan'ın İsveç kararı Davutoğlu'nun açtığı yolu yürünür hale getirecekse: Ahmet Bey'in hakkını teslim edin... Erdoğan'ın İsveç kararı Soru: Türkiye'nin