Cehaletin istismarı

Endülüslü İbn-i Rüşd, İslâm dünyasında özgür düşüncenin en büyüklerinden biri: Belki de birincisidir... Yazdığı kitaplar: Dinleri ve İslâm'ı değil: Allah'ı... Peygamberleri... Ve... Kutsal kitapları istismar ederek: Zavallı yoksulları sömüren... Uyduruk dini kurallar üzerinden servet ve güç sahibi olan egemenleri: Eleştirdiği için... Yakıldı... Rivayet olunur ki: Kitaplarını yakan yobazlar... Bu büyük Filozofu camide linç etmek aşamasındayken... Ona: "Neden dinimizle savaşıyorsun" diye sordular... "Hayır" dedi İbn-i Rüşd, "Ben dinle değil cehaletinizle savaşıyorum...". Nasıldı o güzel filmin harika şarkısı: "Nerden başlasam... Nasıl anlatsam..". O ünlü ve mükemmel şarkı bir aşk hikâyesini (Love Story) anlatıyordu... Ben ve benim gibi milyonlar ise... İşte bu: "Cehaletin istismarını" anlatmaya çalışıyoruz... Şimdilik başaramamış gibi görünüyorsak da... Dinle değil... Cehaletin istismarıyla yaptığımız bu savaş sürecek... Ve sonunda... Biz... Ya da: Bizden sonra, bizim yolumuzdan yürüyenler kazanacak... Günün sözü Prof. Bengi Başer sosyal medya hesabında... Cumhuriyetçi Partili (ABD) ünlü politikacı Julius Cesar Watts'ın bir sözünü paylaşmış: "Karakterli olmak, birileri bakarken doğruyu yapmak değil, kimsenin bakmadığı sırada doğruyu yapmaktır...". Merak ediyorum İçinizde, yaşı bana yakın (Daha az ya da daha çok) olup da... Alexandra Dumas'nın: "Üç silahşorlar" isimli romanını okumayan pek azdır... En azından filmini (Belki de) herkes izlemiştir... Roman aslında... XIII. Lui'nin 3 korumasına (Athos, Porthos, Aramis) katılan... Ve... "Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" diye haykıran dördüncü silahşor D'Artagnan'ın hayatını anlatır... Dumas, bu eserinde, tarihi adeta ters çevirmiştir... Meselâ... Fransızların halen çok saygı duydukları... Ve o ünlü: "Reason D'etatHikmet-i Hükümet" sözünün sahibi Başbakan Kardinal Richelieu'yü... Kral XIII. Lui'ye darbe yapmakla ("28 Şubat'ta hükümeti yıkacaklardı" yalanıyla halen hapiste yatan generalleri gibi) suçluyor... Dörtlü Saray Çetesini ise kahramanlaştırıyordu... Yakın tarihi çok iyi bilen tarihçiler Dumas: "Hayal gücünüz o kadar yüksek olmalı ki tarihe tecavüz etmişsiniz" şeklindeki eleştirilere: "Evet ama çok güzel çocuklar doğdu" diyerek... Utanmaz biri olduğunu kabul etmişti... Ekonomiyi kurtarma çabalarını dikkat ve ilgiyle izliyorum... Çaresizliği görüyorum... Ve... Yakın gelecekte: "Ekonomi konusunda o kadar cahilsiniz ki, iktisat bilimine adeta tecavüz etmişsiniz" denildiğinde: "Evet ama çok güzel çocuklar doğdu" denilip denilmeyeceğini çok merak ediyorum... Hayattan zevk almaya bakın Haber: Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomi programlarının üç temel bileşenini: Mali disiplin, tek haneli enflasyon ve yapısal reformlar olarak özetledi. Soru: Üç ayaklı masa olur mu.. Elbette olur... Hatta... Doğru tasarlanmış tek ayak bile: Bir masayı pek ala ayakta tutabilir... Mehmet Şimşek Ancak... Şimşek'in saydığı bu üç ayaklı ekonomi masası: Ayakta kalamaz... Çünkü... Ayakların üçü de kırık... Erdoğan'ın tek imzayla yönettiği bu rejimde: "Mali disiplin" uygulanamaz... Bu para politikalarıyla "tek haneli enflasyon" hayal bile değil: Rüyadır... Yapısal reformlara gelince... Mehmet Şimşek daha önce uzun yıllar süren bakanlıkları döneminde de defalarca: "Yapısal reform" dediği halde... Bir tek reform bile yapamadı... Sonuç: Devletler iflâs edemeyeceği için enseyi karartmayın... En azından müflis olmayan... Ama... Borçlarını da ödeyemeyen... Millî parası pula dönüşmüş bir ülkenin: Seyahat özgürlüğü... Gelişmiş ülkeler tarafından "vize" ile kısıtlanmış bir yurttaşı olarak: Hayattan zevk almaya bakın... Amma da kıyak olur Haberi KORKUSUZ'da okudum...