İmtiyaz ve piyaz
"Sınıfsız imtiyazsız kaynaşmış bir kitleyiz"...
Cumhuriyet'in ilk yıllarında bu slogan kimi afişlerde yer alır, gurur kaynağı olurdu.
Mevcut Anayasa'nın 12. Maddesi de şöyle der:
"Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz"
Ne var ki gerçekler aksini söylemektedir.
Son durumu anlamak için imtiyazlı kitleye yapılan ilaç ve tedavi yardımına göz atmak yeterli.
Mülkiye müfettişi Mahmut Esen araştırıp yazmış...
2024 yılında SGK'lılara ilaç ve tedavi masrafı olarak kişi başına 11 bin 600 lira ödenmiş.
Milletvekillerine ve bakmakla yükümlü oldukları kişilere ise kişi başına 70 bin 114 lira tedavi yardımı yapılmış. Yani imtiyazlı kitleye SGK üyesi vatandaşların neredeyse 7 katı sağlık harcaması tanınmış.
İlaç ve tedavi yardımından yaklaşık 12 bin kişi yararlanmış.
Bunlar; Milletvekilleri, emekli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay başkan ve üyeleri, Genel Kurmay Başkanı ve kuvvet komutanları ile orgeneraller ve oramirallerdir.
Bu saydıklarımızın yakınları da ücretsiz ve konforlu tedaviden aynen yararlanıyor.
Milletvekillerine görevlerini daha iyi yapabilmeleri için bazı avantajlar tanınması olağan görülmüştür. Peki hiçbir aktif görevi olmayan emekli milletvekillerine ve tüm yakınlarına ayrıcalıklı ilaç ve tedavi imkanları sağlanmasının gerekçesi nedir Tabii yoktur...
Milletvekili ve yakınlarına yönelik avantajlar Meclis'ten malum, oy birliği ile geçer. Tek bir muhalefet oyu çıkmaz. En azından TİP gibi bir partinin, farklı bir ses çıkarması beklenir, o ses de çıkmaz. Dünyanın hiçbir yerinde kendisine bu kadar haksız avantajlar tanımış bir meclis bulunmaz.
EMRE KONGAR
TELE 1'de, 8 yıldır devam eden "18 dakika" adlı program geçen hafta ekrana veda etti.
Prof. Emre Kongar ile Dr. Merdan Yanardağ'ın sundukları 18 Dakika, ekranlardaki en ciddi siyasi programlardan biriydi. Güncel konuları ele alıyor, az bilinen konularda halkı aydınlatıyor, ciddi siyasi yorumlar sunuyordu.
Ben özellikle eski dostumuz Emre Kongar'ın çaba ve enerjisine hayrandım.
80 yaşını deviren Emre Hoca, haftada 5 gün hiç aksatmadan akşamüstü saat 18'de evinde hazırlanmaya başlar, 19'da evinden çıkar, 20'de akran başında olur, evine dönüşü saat 22'yi bulurdu. Karşılığında ne mi kazanırdı Bilemem ama lafı edilmeyecek bir ücret almış olmalı. Aslında parayı konuşmak da abes. Çünkü bu işler para için yapılmaz. Hoca'nın oldum olası derdi her vasıtayla halka seslenmek, inandığı gerçekleri ülkeye anlatmaktır.
Bu zahmetlere ancak idealist duygularla girilir. Hoca ideal adamıdır. Gerçekleri dile getirmeden duramaz. Günün birinde yine bir başka platformdan halka seslenecektir, ona da inanıyorum...
TAKSİDE
Oralp Basım dostumuz taksi ile İstanbul'u gezerken ilginç bir şoförle tanışmış. Bu şoför, sık sık demokrasiden söz ediyor canla başla savunuyormuş. Bir ara:
- Ben demokrasi aşığıyım, kızımın adını da Demokrasi koydum, demez mi
- Olur mu yahu insanlar kızınla alay eder
- Bazen oluyor, geçen gün eşim markette kıza Demokrasii diye seslenirken insanlar garip garip bakmışlar.