Peki bu konuda 'gelmiş geçmiş en çapsız dışişleri bakanı'nız ne diyor Kemal Bey

İsrail'le "One minute" hadisesinden sonra aramız berbattı. Birleşik Arap Emirlikleri'yle ise 15 Temmuz sürecinde takındıkları kışkırtıcı rol nedeniyle kanlı bıçaklıydık. Biden yönetiminin Afganistan'dan acemice çekilişinin yarattığı hava, Körfez ülkelerini yeni denge arayışlarına itti. Düşman komşulara "ABD bölgede bugün var yarın yok, biz yine baş başa kalacağız" dedirtti. Arap ülkeleri birbiri ardına İsrail yönetimiyle geçmişin üzerine sünger çekmeye başladılar. Bölgede yeni ikili ittifaklar şekilleniyor. BAE'li yetkililerin Türkiye ziyaretlerinin ardından dün de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Abu Dabi'deydi. İsrail'e gelince... Birkaç yıldır iki ülke arasında kurulmaya çalışılan örtülü diplomatik ve istihbari diyalog sonuç verdi. Bugün Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, bakan yardımcısıyla birlikte İsrail'e gidecek. 9-10 Mart'ta da İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Herzog'un Türkiye'ye gelmesi planlanıyor. Tabii ki Türkiye'de de bölgede ABD'nin aracı olmadığı bu ikili ilişki modelinden ve normalleşmeden rahatsız olanlar var. Yalnızca, zamanında en ufak yumuşama sinyallerini bile "İsrail'le örtünen çıplak kalır" diye provoke eden, hâlâ da İrancı kılıfıyla Amerikancılık yapan "İslamcı çevrelerden" bahsetmiyorum. Biden'ın Erdoğan karşıtı muhalefete destek mesajının ardından altılı masalarda beş benzemezle restler çeken Kemal Kılıçdaroğlu da dün topa sert girdi. "Daha düne kadar 'şerefsiz' dedikleri kişilere şimdi el ayak öpmeye gidiyorlar" dedi. Erdoğan için BAE'de düzenlenen muazzam karşılama töreni, Türkiye'de Cumhurbaşkanı'nı el ayak öpme seviyesizliğiyle anan ana muhalefet liderine en iyi cevaptı. BAE televizyonları gün boyu "Erdoğan'ın sevdiği şarkılar" yayınındaydı. Hatta ülkenin meşhur ses sanatçısı Hüseyin el-Casmi'nin piyano başında söylediği "Bana her şey seni hatırlatıyor" şarkısı Twitter'da TT oldu. Kemal Bey, Erdoğan'ın bölgedeki itibarını ve etkisini, 2013'te "Türkiye'nin gelmiş geçmiş en çapsız Dışişleri Bakanı'dır" dediği ve bugün aynı masada oturduğu Ahmet Davutoğlu'na da sorabilir. Tabii şimdilerde "Masada nereyi gösterirseniz oraya otururum" seviyesinde bir stratejik derinlik sergileyen Davutoğlu ne hikâye anlatır bilemiyorum... Ama Türkiye