Gelmesi Beklenen Hızır Manevî Gücüyle Donatılmış Hıdırellez Kültü

Tarihteki ilk topluluklardan bu yana ay, yıl, mevsim gibi zamansal değişimler, törenlerle kutlanmaktadır. Birçok kültürde mevsim değişiklikleri çeşitli etkinliklerle kutlanırken, bolluk bereket için çeşitli törenler düzenlenmesi Türk kültür tarihinde avcı kültüründen tarım kültürüne geçildiği dönemde başlamıştır.

Her ulus kültürel kimliğine ancak geleneklerine sahip olmakla kavuşur. Gelenekler toplumların yaşam biçimini yansıtır.

Dört mevsimin de yaşandığı Anadolu'da Hıdırellez, kış döneminin bitişini, yaz döneminin başlangıcını gösteren dönem olup, sağlık, bereket, bolluk, şans dilekleriyle kutlanan bir ritüel olarak görülmektedir. Hıdırellez, Türklerin İslamiyet'i kabul etmelerinden çok önceleri kutlanan önemli bir gün iken İslamiyet'in kabulünden sonra İslami ritüellerle donatılan bir kült olmuştur.

Hıdırellez, Hızır ile İlyas'ın buluştuğuna inanılan gündür. Hızır ve İlyas sözcüklerinin

halk dilinde birleştirilmesiyle Hıdırellez biçimini alan gün, 6 Mayıs'ta kutlanır.

Hıdırellez inanışının kaynağı Gılgamış Destanı, İskender Efsanesi ve Kitab-ı Mukaddes'deki İlyas Efsanesi olarak da gösterilmektedir. Efsaneye göre karaların piri Hızır ve denizlerin piri İlyas, manevî güçlerle donatılmış ve ölümsüzlüğe ulaşmıştır. 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece Hızır ile İlyas'ın dünya üstünde buluştukları gece olarak kabul edilir. Bu buluşma onuruna bazı pratikler uygulanır.

Doğanın uyanması ateşle kutlanır. Çünkü ateş evreni canlandıran güneşin dünyadaki uzantısı olarak düşünülmektedir. Toplumların kültürlerinde görülen baharı karşılama törenleri inanç yapılarına uygun koşullarda, uygun zamanlarda çeşitli uygulamalarla kutlanır.

Hıdırellez geleneği, bir bayram olarak bütün Türk milletinin topluca katıldığı, kutladığı, bir takım töreleri yerine getirdiği bir bahar bayramıdır. Bu tarih kışın bitişi yazın başlangıcı, yılbaşı olarak kabul edilir. Hızır'ın günü olarak adlandırılan Hıdırellez günü, Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek halk ağzında Hıdırellez şeklini almıştır.

Hıdırellez, doğaya müdahale edemeyen, doğa olayları karşısında güçsüz ve çaresiz kalan insanların, çareyi doğaüstü güçlerde aradığı zamanlardan günümüze kadar doğa ve suyun kutsanıp bolluk ve bereket beklentisiyle oluşmuş bir ritüeldir.

Türk toplumlarında kışın soğuğundan karından kurtuluş, can bulan doğaya sevginin biçimlenmesi Hristiyanlarda Paskalya bayramı, İranlılarda Mihrican ve Nevruz, Türklerde de Hızır-Nebi, Nevruz ve Hıdırellez adları ile çeşitli pratikler içinde biçimlenmiş, bayram kimliğine bürünmüş önemli günlerdendir.

İslâm inancında Hızır ermiş olup, insanın kendi iç dünyasında gelmesi beklenen ulu bir varlık, kutlu bir kişidir. Hıdırellez'de Hızır'dan bolluk, bereket, para, evlilik, çocuk sahibi olma, sağlık ve şifa gibi dilekler dilenmektedir.

Hızır inancı Türkler'de doğrudan doğruya baharın gelmesi merasimi ile ilgili bir inançtır. Bu nedenle hıdrellez toprak ve su kültüdür. Hindistan'da Ganj nehrinde insanların mayıs ayının ilk haftasında suya girerek arındırıldıklarına inanması, Trakya'da Hıdrellez günü Tunca Nehrine girilerek arınıldığına inanılması, Hızır'ın ölümsüzlük suyunu içtiğine inanılması su kültünden kaynaklanmaktadır. Hıdrellezde niyet açısından gülün önemi, çayır çimen yerlere gidilip piknik yapılması, çimenlere uzanılması, dilek ağacı ritüeli, bu günün doğanın yeniden uyanış günü kabul edilmesi de toprak kültünden kaynaklanmaktadır.

Hızır, bütün ümit ve olanakların tükendiği, çarelerin sona erdiği durumlarda yardıma çağrılan ve çağırıldığında da mutlaka geleceğine inanılan, sonsuz güce sahip bir kurtarıcıdır. Halkın, "Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez." sözü buradan kaynaklanır. Bu nedenle Hızır, Hz. Muhammet ve Hz. Ali'den sonra en çok bilinen ve en çok yardım dilenen bir uludur.

Türk halk inançlarından en yaygın olanı Hızır'ın bolluk ve bereket kaynağı olarak yorumlanmasıdır. "Hızır eli değmiş", "Hızır uğramış" gibi deyimler bu düşüncenin ürünüdür. Halk arasında Hızır'ın zaman zaman yoksul, dilenci kılığında yiyecek, içecek dilendiği; kendisini güleryüzle karşılayıp isteğini yerine getirenlerin dileklerini yerine getirdiği, evlerine bolluk, bereket saçtığı inancı yaygındır.

Anadolu inanç kültüründe Hızır:

Dertlilere derman, hastalara şifa verir.

Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.

İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.

Uğur ve kısmet sembolüdür.

Mucize ve keramet sahibidir.

Kalbi temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder.

Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.

Kur'an'da iki defa adı geçen İlyas peygamber, işleri, görevleri bakımından halk arasında adeta Hızır'ın ikiz kardeşi gibi görülür. İkisi birlikte bengisu (âb-ı hayat) kaynağından içmişlerdir. Hızır, Hızır İlyas ve bunlara bağlı olarak Âb-ı Hayat kavramlarının ilk işlendiği eserler dini ve tasavvufi edebiyat ürünleridir. Türk edebiyatında Hızır kavramı yazılı olarak ilk kez XI. yüzyılda "