Türk dilinin tarihî seyrinde Türkçeye sahip çıkmanın onuru

Türkler Müslüman olmadan önce, Orta Asya'da çeşitli Türk devletleri kurmuşlar ve Uygurca, Köktürkçe vb. Türk alfabelei kullanıp Türk medeniyeti oluşturmuşlardır.

Ahmed Yesevî, menkıbevi yaşamı ve fikri yönü ile Orta Asya Türk Dünyasının en önemli kişiliğidir. Pîr-i Türkistan namı ile ünlenen Ahmet Yesevî'nin kerametleri, Türk halkının gönül coğrafyasıyla kaynaşıp dilden dile anlatılarak Yesevî Kültü de dediğimiz bir kültür ortamı yaratılmıştır.

Türk dünyasının hemen her yerinde, sanki halen yaşıyormuşçasına hissedilen Ahmet Yesevî'yi Türk halk düşüncesi mitolojik bir öğe haline getirip ortak sembol biçimine dönüştürmüştür. Yesevî'nin:

Sevmiyorlar bilginler sizin Türk dilini

Erenlerden işitsen açar gönül ilini

Ayet hadis anlamı Türkçe olsa duyarlar

Anlamına erenler başlarını eğip uyarlar

deyişinde işaret edildiği gibi tarihin bu devresinde büyük göçebe Türkmen kitleleri kendilerine önderlik eden Batıni, Alevî, Şaman, Türkmen derviş ve ozanlarıyla Türkçeyi savunmuş, Araplaşmaya karşı doğal bir direniş sergilemişlerdir.

Bu direniş gelişip güçlenerek Türklük lehine Emevi, Abbasi, Arap İslam anlayışını benimseyen ve Türklüğe yabancılaşmaya başlayanlara ket vurmuştur.

Anadolu, X. yüzyılın başlarından itibaren Oğuz Türklerinin yurt tutmaya başladıkları önemli coğrafyaların başında gelir. XI. Yüzyılda Kaşgarlı Mahmut'un 'Guz' dediği Oğuzlar batıya göç ederek Selçuklu devletini kurmuş, 1055'te Bağdat'ı zaptedip, 1071'de Alp Arslan kumandasında Malazgirt savaşını kazanarak Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması yolunu açmışlardır. Önemli olan yaşayan Türkçeye sahip çıkmaktır. Bu sahip çıkma işinin başında Anadolu'da:

Seyyad Hamza ayıt

Gözün yaşını tab tut

Sabr eyle gül açılur

Her dem diken içinde

biçiminde ilk Türkçe şiir yazan 13. yüzyıl şairi Şeyyad Hamza gelir. Türkiye Türkçesinin başlangıç zamanındaki hiçbir şair Şeyyad Hamza kadar önemsenmemiştir.

Şeyyad Hamza'dan sonra Yunus Emre, Yesevî'nin izinden giderek Anadolu halkı arasında ortak bir tasavvufî anlayışın oluşmasına saf, arı, temiz Türk Dili'ni ustaca kullanarak öncülük etmiştir.

13. yüzyılda yükselen tasavvuf hareketlerinin, halk arasında yaygınlaşma sürecinde iletişim dili olarak Türkçe kullanılmıştır. Tasavvuf akımları ile yaygınlaşan Türk dilli şiirler geniş halk kitleleri arasında Türkçenin "saygınlık" kazanmasına yol açmıştır.

Yunus Emre'nin Türkçe şiirler söylemesi bugüne kadar gelen en önemli özelliğidir. O tıpkı Hoca Ahmed Yesevi gibi insan merkezli, tasavvufi hoşgörüye dayalı İslam anlayışını kendi anadiliyle anlatmıştır. Bu yolla, geniş Oğuz kitlelerinin konuşma dilinin yazılı hâle getirilmesine ön ayak olmuştur.

Gönüller sultanı Yunus Emre'nin dili 13-14. Yüzyıllarda Anadolu'nun önemli kültür merkezlerinden biri olan Kırşehir ve yöresinde yaşam sürmüş, Hacı Bayram Veli, Ahi Evren ve:

Türk diline kimsene bakmaz idi

Türklere hergiz gönül akmaz idi

Türk dahı bilmez idi bu dilleri

İnce yolı ol ulu menzilleri

diyen Âşık Paşa, gibi Türk kültürünün temel taşları ile büyük yakınlık göstermektedir. Bu yakınlık Yunus Emre'nin:

Aşk makamı âlidir

Aşk kadim ezelidir

Aşk sözünü söyleyen

Cümle kudret dilidir

biçimindeki deyişlerinde sezilmektedir.

Bu coğrafyada halk hareketlerinin en önemlisi Karamanoğlu Mehmet Bey öncülüğünde yapılan ve on binlerce Türkmen kitleleri tarafından desteklenen 13 Mayıs 1277'de gerçekleşen Türk dil devrimi olup Türk tarihine geçen biçimiyle Türk dilinin ilk kez resmi devlet dili olarak ilan edilmesidir.

Konya'da ünlü dil fermanını yayınlayarak, Türkçenin yeniden devlet dili olmasını sağlayan. Mehmet Bey fermanında:

"Şimdengeru, divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden gayri dil kullanılmaya... uymayanların boynu vurula...."

diyerek Türkçenin ve Türklüğün Anadolu'da ve yeryüzünde ebediyen yaşamasında öncü olma şerefine erişmiştir. Bu suretle resmî devlet işlerinde kullanılan Arapça ve Farsçanın hâkimiyetine büyük bir darbe vurulmuştur.

Mehmet Bey'in fermanı Türk kültür tarihinin önemli olaylarından biridir. Günümüzde 13 Mayıs her yıl Dil Bayramı olarak kutlanmaktadır.

Karamanoğlu Mehmet Bey'in bu önemli fermanının yanı sıra Ahmet Yesevî'nin Türk yurtlarında kendinden önce ve sonra benzeri görülmedik kalıcı bir etki bırakmasında en az "hikmet"leri kadar önemli olan bir unsur da yetiştirdiği ve Türk dünyasının dört bir tarafına Türk dilini sevdirmek, halkı Türkleştirmek ve İslamlaştırmak duygu ve düşüncesiyle gönderdiği öğrencileridir.

Çoğu Yesi kentinden olmak üzere, Horasan Erenleri de denilen pek çok Türk-İslâm âlim, şair ve mutasavvıf, 13. yy başlarında Anadolu'ya gelmiştir. Mânevi bir göç halinde Anadolu'ya gelen Horasan Erenleri Anadolu'da büyük şahsiyetler yetişmesine katkı koymuş ve Türkçe'nin saygınlığını arttırmışlardır.