Yaşayan kültür hazinesi Âşık Eşref Tombuloğlu

Evliya Çelebi'nin "Âlimlerin toplandığı yer ve şairlerin meskeni" dediği Tokat; Sivas, Erzurum ve Kars'tan sonra en fazla âşık yetiştiren yöredir. 16. Yüzyılda Tokat'ta yetişen ve yedi ulu ozandan biri olarak gösterilen Kul Himmet, 19. Yüzyılda bir süre İstanbul'da oturdu diye Beşiktaşlı Gedai adı ile de tanınan Tokatlı Gedai, 19. Yüzyılda Tokat'a yerleşen Erzurumlu Emrah'ın en önemli çırağı Tokatlı Nuri, Nuri'nin çırağı, Zileli Ceyhunî, dışında Talibî Niksarlı Bedrî, Fedaî, Ârifî, Kâmilî sazına ses vermiş Tokat'ın ünlü âşıklarından bir kaçıdır. 16. Yüzyılda başlayan Tokat yöresi âşıklık geleneklerini 20. Yüzyılda sürdürüp günümüze kadar canlılığını koruyanlar arasında Âşık Kul Semaî, Nevruz Bacı, Âşık Selmanî, Âşık Püryaî, Âşık Emini Düştü, Âşık Sadık Doğanay ve Âşık Eşref Tombuloğlu gibi âşıklar gösterilir. Tokat yöresinde âşıklık geleneğinin bu denli güçlü olmasının nedenlerinden biri en önemli Âşık kollarından Emrah Kolu, Talibî Kolu ve Kemterî Kolu gibi âşık kollarının bu yörede gelişim göstermesi, güçlü bir usta çırak geleneği içinde âşıklar ortamı yaratmalarıdır. Bir bakıma çağının aynası olan âşıklar dilinde ve telinde her duyguyu seslendirmiş, her gönülde bir yer bulmuş, halkın derdini, dileğini, sevgi ve nefretini dilinde ve telinde şekillendirmiştir. 2 Ocak 1945'te Almus'ta doğan Eşref Tombuloğlu'nun Türk halk müziği bağlamında en meşhur eserleri TRT arşivindeki 1208 repertuvar numaralı "Başındaki Yazmayı (Tokat'tan mı Geliyon)" ve 1519 repertuvar numaralı "Evleri İki Katlı (Harmandan Gel)" türküleridir. "Cem Olun Canlar", "Atına Binmiş de Sivas'tan Gelir", gibi halka malololmuş türkülerinden TRT'de iki, MESAM'da da 150 türküsü kayıtlı olan yaşayan kültür hazinesi Âşık Eşref Tombuloğlu yirmi binden fazla şiiri ile Türk ve dünya edebiyatında en üretken şair unvanına sahiptir. 1973'te kaset çıkarmaya başlayıp, "Ah Ben de Yesem (Ana Kıymeti) (1973)", "Yetimler Gülmeyecek mi (1973)", "Eller de Duysun-Gezelim Barabar (1974)" adlı 45'lik plaklara kendi türkülerini okur. 1973-1978 arasındaki dönemde "Tokatlı Âşık Eşref-Taşlama1", "Âşık Eşref-Taşlama 2", "Postacı" kasetlerini çıkarır. 1988-94 yılları arasında da: "Doktor Bey, Tozanlı Deresi, Şansa Bak, Yavrum, Gidiyorum Tokat'a, Saçlarım Ağarmış, Erzincan Depremi, Türkülerin Direnci, Değme Tabip, Yar Vurma Bana Tokatı" adlı kasetlerini çıkarır. Aynı zamanda Mihrican Bahar'ın okuduğu birçok türkünün de sahibi Âşık Eşref'tir. Çocukluğundan itibaren şiirler yazan Âşık Eşref'in âşıklığını hazırlayan temel unsurların başında çevre koşulları, sevda, dert, çevresindeki âşıklardan etkilenme gelmektedir. Eşrefin köyünde Kuvayı Milliye milisi Dırık İbil denen ağanın Eşrefin ailesini koruması altına alması ve konağında sık sık Almus'a gelen âşıkları ağırlaması, âşıklara kol kanat germesi bu âşıkları dinleye dinleye ufku açılan Eşref'in iyi bir saz ve söz ustası olmasına vesile olmuştur. Konağa gelen âşıkların yanı sıra, çevresinde herkesin sürekli deyişlerini okuduğu Yedi Ulu Ozandan biri olan Almus, Varzıl köylü Kul Himmet'ten çok etkilenmiştir. Hatta Kul Himmet'i: Yolum uğradı Varzıl'a Vardım Kul Himmet'e bugün Canısan canan arzula Erdim Kul Himmet'e bugün biçiminde başlayan bir deyişinde şükranla anmıştır. Okumayı seven Eşref, Karacaoğlan, Âşık Garip, Kerem, Sürmeli Bey gibi halk hikâyelerinin etkisi altında kalmış, ustalık dönemindeki deyişlerinde bile bu halk hikâyesi kahramanlarını: Kerem Aslıhan'ın peşine gitti Ferhat Şirin için kayalar deldi Mecnun Leyla derken Mevla'yı bildi Halkın yüreğidir halk ozanları biçiminde dizelerine aktarmıştır. Âşık Eşref'in sanat anlayışını ve edebi kişiliğini oluşturup olgunlaştıran temel unsurlardan biri de çevredir. Eşref'in babasının çalıştığı yörenin tek değirmenine Tozanlı vadisindeki 15 köyden gelen ve her biri değişik etnik kökene sahip köylüleri tanıma olanağı bulmuş, gördüğü kültürel zenginlik ufkunu genişletmiş, bazı şiirleri elinde sazı ile değirmene gelen Bektaşi âşıkların deyişlerine benzer olup: Avaz ile duvaz eyleyip bağır Gönül incitenin günahı ağır Muhammed Ali'nin adını çağır Hû diyelim yaradanın aşkına biçiminde şekillenmiştir. Eşrefin, sevdaya tutulması, aşık olduğu kızın başkasına verilmesi, anne ve babasının vefatı, gurbete çıkması, eşinden ayrılması gibi buhranlar şiire ve müziğe