Türkülerin babası Hüseyin Çırakman

Âşıklar halk sanatçıları olup bulundukları toplumların sözcüleridir. Toplum sözcüleri olan bu sanatçıların da yetiştikleri okullar vardır ama bu okullar, belli bir disiplin içinde, sınıfı, sırası, tahtası, olan, belli bir süresi ve öğretmeni bulunan kurumlar değildir. Bu okullar gönül okullarıdır. Buralarda âşıklar ya usta bir âşığın yardımıyla yetişirler, ya da rüyalarında bade içerek belli yetenekler kazanırlar. Usta çırak geleneği içinde yetişenlere 'meydan âşığı', bâdeli olanlara da 'Hak Âşığı' adı verilmektedir. Türk Halk Edebiyatı içerisinde önemli bir yeri olan âşıklık geleneğinin çağımızda en önemli temsilcilerinden biri olan Hüseyin Çırakman, söylediği akıcı deyişleriyle hayattayken belli bir üne kavuşan son bir kaç temsilciden biri olarak halk şiiri tarihine geçmiştir. 1930'da Çorum'un Sungurlu İlçesinin Körkü Köyü'nde doğan, Hititlerin yurdunda yetişen ve yaşamını 28 Şubat 2013'te yitiren Hüseyin Çırakman aynı zamanda, Bektaşi inancını özüyle kavrayıp yaşamış bir inanç önderidir. Köyde okul olmadığı için okula gidemeyen Hüseyin Çırakman, köylüsü Nesimi Cafer'den saz çalmayı öğrenip babasının okuduğu deyişleri ezberlemiş, babasının tarzında okumaya başlamış, 14-15 yaşlarında da Âşık Cevher'den aldığı derslerle sazda ve sözde kendinden söz ettirir hale gelmiştir. Âşıklık geleneği kolay gibi görünse de icrası zordur. Âşıklık geleneklerinin ilki saz, halk müziğimizin kök hücresi, âşıklık geleneğinin kültürel hafızası, kültürümüzün parmak izi olup, özgün motifiyle en önemli kültürel değerlerimiz arasındadır. Zaman içinde kopuzun yerini alan saz da her ustanın elinde biçimsel değişikliklere uğrayarak cura, şeştar, çöğür, bozuk, dutar, bağlama gibi çeşitli adlarla anılmıştır. Âşık Veysel'in: "Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı Avlasam çöllerde saz ile seni" diyerek kişilik verdiği saza Hüseyin Çırakman da: Çırakman sazını halka çalana Fakiri aldatıp hakkın alana Halkı sömürerek zengin olana Görevimdir, çatıyorum bakan bey deyişleriyle, âşıkların her devirde halktan, haktan, hukuktan, doğrudan yana olduklarını vurgulamıştır. Anadolu'nun her yanında yaygın olarak çalınan bağlama, yörelerin folklorik özelliklerine bağlı kalınarak 'yöre tavrı' içinde sürdürülür. Bu nedenle âşıklarda üslup tavır ve süslemeler, yöreden yöreye farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar ağız farklılıklarının yanı sıra gelenek, görenek, inanç, yaşam tarzı ile de ilintili olup Antep, Adıyaman yöresinde Barak, Güney Anadolu'da Bozlak vb.. tarzların oluşmasına neden olmuştur. Saz, Alevi-Bektaşi kültüründe önemli bir ritüel olan samahın uygulama aracıdır. Bu özelliğiyle saz, eğlence unsuru ve sohbet aleti olmaktan öte, inanç motifi olarak kullanılmış, âşıklık geleneği içinde zakirlerce cemlerde sözle verilecek mesajların daha etkileyici oluşunun aracı olmuştur. Zaten Çırakman gibi İç Anadolu âşıklarında sazın yanı sıra, öğüt ağırlıklı etkileyici söz baskın unsur olarak görülür. Bu açıdan bakıldığında saz, halk filozofları yetiştiren bir okul görevi üstlenmiştir. Mahlâs, bir nevi şairin imzasıdır. Hüseyin Çırakman soyadını mahlas olarak kullanan âşıklardandır. Âşık, toplumu yakından ilgilendiren sosyal hayatla ilgili olayları şiirlerinde tarihî birer belge gibi kalmasını istemiş ve genellikle ilk ya da son dörtlükte tarih belirtmiştir. Bu tarihlerle âşığın hayatta olduğu yıllar