Türk kültüründe ve şairlerin dilinde Tuna nehri

Türk kültüründe Rumeli zengin bir imge dünyası ile yer almakta, bu çerçevenin önemli bir bölümünü de Tuna nehri üzerine söylenen şiirler oluşturmaktadır. Tuna nehri, doğduğu Almanya'dan sonra sırası ile Avusturya, Çekoslovakya, Macaristan, Yugoslavya, Bulgaristan, Romanya ve Rusya topraklarından geçer, geçtiği ülkelerin çoğunda Türk gücüne, Türk adaletine ve çoğu zaman da Türk halkına yapılan zulme tanık olmuştur. Edebiyatta Sultanlar Yolu, Tuna nehri boyunca oluşturulan uzun menzilli kültür rotasıdır. Sultanlar Yolu Tuna nehri kıyılarında Viyana'dan başlayarak Tuna boyunu takip eder. Sırbistan'da Smederevo'da Tuna nehrinden ayrılarak İstanbul'da sonuçlanır. Tuna nehri havzası, Volga Nehri'nden sonra Avrupa'nın en büyük ikinci nehir havzasıdır. Nehir 10 ülkeyi katederek Karadeniz'e dökülmektedir. Türk halkı için Anadolu topraklarında Kızılırmak ne ise Rumeli topraklarında da Tuna odur. Yeri gelir bu ulu ırmaklara ağıtlar yakılır, yeri gelir hesap sorulur, yeri gelir kültürel değerlerimizin yumağı oluşur. Tuna Türk kültürü için bir efsanedir. O, sabrın timsali Türk halkı için yapılan zulümlerin yakın tanığıdır. Tuna, Anadolu'dan Rumeli'ye gerilen 600 yıllık kültür köprüsüdür. Balkan Savaşları ve ardından gelen büyük savaşlarla kaybedilmesinin ardından bile bu önemini kaybetmemiş, anılarda yaşamaya devam etmiştir. Osmanlı Devleti'ni 500 sene Tuna boylarında hakim kılan güç adalet, fedakarlık, kardeşlik, cömertlik, dayanışmacılık, yardımlaşma, iş birliği ve dostlukta etkili olan Ahilik ruhundan kaynaklanmaktadır. Ahilik, Türklerin insanlığa sunduğu Türklere özgü bir modeldir. Temelinde, Türk kültürünün dayanışmacılık ve mertlik özellikleri vardır. Ahiler her zaman haktan, adaletten, kardeşlikten yana olarak, insanların gönüllerini fethetmişlerdir. Kazandıkları helal lokmayı başkalarıyla paylaşmışlar, üretime ve kaliteye dayalı bir sistem oluşturmuşlardır. Allah'tan başka hiçbir şeye kulluk etmemişler, Anadolu'nun vatanlaşmasını, Osmanlı'nın cihan devleti olmasını sağlamışlardır. Bu topraklarda birliğin mayasını çalarak, Balkanlarda ve Tuna boylarında Türk kentlerinin ruhunu oluşturmuşlardır. Kızılırmak üzerine: Yedi kardeş idik bindirdik ata Sevk ettik kavimli kardcşli öte Köprüye varınca oldu bir hata Nettin Kızılırmak allı gelini biçiminde olay türküler söylenmiştir. Kızılırmak üzerine örnekleri ve sayıları çok olan benzer türküler yakıldığı gibi bizi bize kucaklaştıran bir nevi manevi köprü olan Tuna üstüne de: Estergon kalesi Subaşı kaya Kemirir gönlümü aşk denen bela Çektiğim hoş gör gel etme cefa Akma Tuna akma ben bir dertliyim Yar peşinde koşar kara bahtlıyım gibi ve: Tuna nehri akmam diyor Etrafımı yıkmam diyor Şanı büyük Osman Paşa Plevne'den çıkmam diyor biçiminde pek çok türkü yakılmıştır. Tuna'yı en iyi âşıklar ve şairler anlamış, bütün yönlerini dizelerle oya gibi işlemişlerdir. Tuna merkezli şiirlerin Halide Nusret Zorlutuna, Uluğ Turanlıoğlu, Tunalı Nazif, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Kemal Çağlar, İhsan Boran, Hasan Ali Yücel, Osman Attilâ, Kemalettin Kamu, Zeynel Beksaç, Mehmet Yardımcı, Mehmet Aslan gibi pek çok şair tarafından kaleme alındığı görülür. Halide Nusret Zorlutuna'nın "Tuna" şiirinde Tuna: Tuna mavi: gökler gibi. Bir ufuktan bir ufka, eser gibi, Koşuyor Koşuyor Tuna. Coşuyor Tuna! Tuna yeşil: bahar gibi. Bir ufuktan bir ufka rüzgâr gibi, Akıyor Zorlu akıyor Tuna! Yürek yakıyor Tuna. biçiminde yoğun tasvirlerle anlatılır. Halide Nusret'in, Tuna üzerine bir başka şiiri de Geçmişi yadederken Tuna ağladı durdu, Mazi bir içki gibi başlarımıza vurdu biçiminde dizelerle yüklüdür. Mehmet Aslan bir şiirinde: Bir cennettir buranın yazı kışı Yaslarla yüklüdür Türkler'in başı Gönül okşar nehrin sessiz akışı Ağıtlar fısılar ovalar dağlar Tuna'lım hep Alişler için ağlar derken, Etem Günen: Hey gidi Tuna hey! Ne yiğitler gördün sen Boylarında nice şehitler verdik Damla damla Döküldü gözyaşlarımız bağrına biçiminde acı gerçekleri sergilemektedir. Cengiz Efe bir şiirinde: Haydi Tuna bu kez barış getir mutluluk getir Nerden bulursan bul Ama mutlaka getir derken, Emine Öksüzoğlu da: Yine ağlamak belası girdi gözlerime Yine kurşuna dizilen analar, babalar Öldürülen bebeler geliyor aklıma Soluğum kesiliyor ansızın Ölümü soluyorum her gece Alışılmamış yalnızlıklar kaplıyor dört bir yanımı Ana, bacı, kardeş, baba Güvercin kanadında bir pankart açtı Sevgi istiyorum Tuna Barış istiyorum diye haykırmıştır.