"Turnalar uçun, yayladan geçin,
Yârimi seçin turnalar hey!.."
Turnanın kültürel açıdan bilinen tarihi, M.Ö. 12,000'li yıllara dayanan Göbekli Tepe'ye kadar uzanmaktadır. Çatalhöyük ve Göbeklitepe gibi neolitik kentlerdeki kazılarda turna kemiklerine ve figürlerine rastlanılmış olunması turnanın binlerce yıldır Anadolu topraklarında var olduğunu göstermektedir. Yenisey Nehri'nin batısında yapılan arkeolojik kazılarda bulunan ve 'Hermitage Müzesi' nde sergilenen MÖ.23.000'li yıllara ait Mamut Fil Dişinden yapılmış "Turna kuşu" heykelleri de turnaya verilen önemin tarihi belgelerindendir.
Türk kültüründe kültürel bir figür olarak görülen ve kutsal sayılan birçok kuş türü içerisinde turnanın ayrı ve özel bir yeri bulunmaktadır. Çünkü, göklerin özgürlük sevdalıları olarak bilinen turna kuşlarının, Gök Tanrı'yı temsil ettiği varsayılmış ve ona kutsal bir kimlik yüklenmiştir.
Özellikle kültürel değerler ve mistik bağlamda en çok anlam yüklenen ve motif olarak kullanılan kuş cinsi turnadır. Bütün Türk boylarında sözcüğün turna ve durna biçimine benzer olması, örneğin; Azeri Türkçesinde "durma", Başkurt Türkçesinde "turna", Kazak Türkçesinde "tırna", Kırgız Türkçesinde "turna", Tatar Türkçesinde "torma", Türkmen Türkçesinde "durna", Özbek Türkçesinde "tırna", Çuvaşçada "durna", Kazan dilinde "terna" diye kullanılması bu kuşa verilen ortak değerin bir başka işaretidir.
Fiziksel olarak turna, parlak güzel gözlü, zarif boyunlu, uzun bacaklı, suyu seven bir göçmen kuştur. Onun başının arka tarafında geriye doğru sarkan bir zülfü bulunmaktadır. Başı, kanatlarının uç kısmı ve boynunun bir bölümü siyah renkli; kanatları ise mavi, kırmızı ve yeşil tüylüdür. Genellikle steplerde, özellikle nehir kenarlarında, göllerde ve bataklık yerlerde görülür. Göç ederken V biçiminde kümelenip sürüler halinde uçmaktadırlar. Bu, turnalara özgü bir uçuş tarzıdır. Turnalar, Türk mitolojisinde haber getirip götürme özelliklerine inanıldığı için "Tanrının elçisi" olarak kabul edilmişlerdir. Anadolu'da gelişen Türk halk şiirinde de daha çok habercilik yönüyle ele alınmışlardır.
Turna, Anadolu coğrafyasında insanların yüzyıllar boyunca çeşitli konuları aktarmak için kullandığı bir semboldür. Turna, dünyanın neredeyse her yerinde farklı türleri yaşayan bir kuştur. Yerkürenin dört bir yanında kültürün bir parçası haline gelen ve farklı anlamlar kazanan bu tür, Anadolu topraklarında ise bolluğun ve bereketin sembolü olmuştur.
Turna, Çin, Japon, Kore gibi Uzakdoğu kültürlerinde ölümsüzlük anlamına gelmektedir. Türklerin göçleri sırasında bu kültürel motifi Batı'ya taşıdığı ve bu sebeple Anadolu topraklarında da turnanın ölümsüzlüğü simgelediği düşünülmektedir.
Tasavvuf Edebiyatı ve Divan Edebiyatında çok sayıda şair tarafından figür olarak yer verilmiştir. Mevlevi ayinlerinde dönerek sema eden semazene ilham kaynağıdır.
Halk edebiyatında turna figürü çoğunlukla haber, iyilik sembolü, güzellik, uğur, bereket, niyet elçisi ve gurbet gibi olguları anlatmak için kullanılmıştır.
Alevîlikte turna kutsal sayılan bir kuştur. Bu kuş, Alevî-Bektaşi folklorunda da önemli bir rol oynar ve Hz. Ali'yi temsil eder. Bektaşilikte Hz. Ali ile ilişkilendirilen turna bu nedenle kutsaldır. Hatta semahlardan birine de Turna Semahı adı verilmiştir. Turna Semahı, turnanın uçuşunu görselleştirir. Cemin önemli bir unsuru olan semahlardaki hareketlerin her birinin ayrı ve özel bir anlamı bulunmaktadır. Turna Semahı ise, turnanın uçuşunu çağrıştırır. Turnaların gökyüzündeki hareketlerini yansıtan figürlerle semah dönen, döndükçe yükselen canlar Hakla buluşurlar. Turna semahı, bu buluşmayı anlatır.
Turnalar üreme döneminde sabah erken ve gün batmadan önce dans (raks) ederler. Bu raks "Turnabarı"nın ve belki de Mevlevî Ayinlerindeki "Semâ" nın bir hareket noktasıdır. Belli bir düzen içinde uçan turnaların, gökyüzünde oluşturdukları kompozisyon, divan geleneğinin tüm şairlerine ilham olmuştur.
Turnanın uçuşunu andıran hareketlerle semah dönülür ve bu şekilde Hak ile buluşulur. Turnanın sesinin Hz. Ali'nin sesine benzediğine ve turnanın uçarken Anadolu'nun bir ucundan diğerine selam taşıdığına inanılır.
Günümüzde de Anadolu'da turnanın bolluk ve bereket getirdiğine inanılır. Gelinlerin saçına turna teli takılması da bu nedenledir. Turna uçarken bir tarlaya konarsa o tarlaya bereket geleceğinin müjdesidir.
Turna, hem Alevi-Bektaşi inanç edebiyatında hem de divan ve halk edebiyatında çokça anılan ve işlenen kuştur. Halk Edebiyatında sevgiliyi ve haberciyi, Alevi-Bektaşi edebiyatında ise özellikle Hz. Ali'nin sesini temsil eder
Uyumaları tek ayak üstüne tüneyerektir. Diğer ayağının pençeleri arasına bir taş tuttururlar ve bir tehlike anında bu taşı yere düşürdüklerinde çıkan sesle turna sürüsünü uyandırarak topluca uçup tehlikeden kaçarlar. Bu nedenle turna "tehlikelere karşı hazırlıklı olmayı" temsil eder. Hatta, az sayıda yavru yetiştirdikleri için "uzun hayatı", tek eşle yaşadıkları için de "aile birliği ve sadakatı" temsil ederler.
Anadolu'da son 60-70 yılda sulak alanların ilk başlarda sıtma mücadelesi ve tarım alanı açma, sonrasında ise yapılaşma ve barajlar nedeniyle hızla yok edilmesi türün Anadolu'dan sessiz sedasız yok olma sınırına gelmesine neden olmuştur.
Turnanın dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan birçok farklı türü bulunsa da ülkemizde turna ailesinin sadece iki türü yaşamaktadır. Bunlar, Turna genel adı ile anılan Ak Turna ve Telli Turnadır. Bunlar da çok azaldıkları için rastlantısal olarak göç dönemi görülmektedir.