Türk Kültüründe Leylek
Arapçası "lâklâk", Farsçası "legleg (leglek) olan leylek, fiziksel olarak çok belirgin özelliklere sahiptir. Uzun, düz, kırmızı gagası ve bacakları, siyah-beyaz tüyleriyle diğer kuş türlerine nispeten daha uzun 70 yıl kadar yaşayan leylekler en bilinen göçmen kuşlar arasındadır.
Türk Kültüründe Leylek imgesine ilkin Şu destanında, Makedonyalı Büyük İskender tarafından alınmak istenen Balasagun şehri ile ilgili kısımda rastlanır.
Bu destana göre Saka Hakanı Şu ile doğu seferine çıkan Büyük İskender'in orduları Fergana Vadisi'nde karşılaşır ve nihayetinde iki komutan anlaşır. Ardından Hükümdar Şu, Balasagun'a dönerek kalesini sağlamlaştırır ve burayı şehir hâlinde getirerek bir de tılsım koyar. Bu tılsım sayesinde leylekler bile bu şehre giremezler.
Leyleklerin 19 türü bilinse de beyaz leylekler ve siyah leylekler olmak üzere iki ana çeşidi vardır. Her iki tür de kış aylarında daha sıcak bölgelere göç eder. Beyaz leyleklerin insanlarla nesiller boyunca birlikte yaşamalarına karşılık, kara leylek bundan farklı olarak ormanlık alanlarda yaşayan, utangaç bir kuş olarak tanımlanır.
Türkiye'de nadir görülek kara leylek, Kastamonu'nun Abana ilçesindeki çay yatağında görüntülenmiştir.
Beyaz Leylek Kara Leylek
Yaklaşık 1 metre uzunluğunda ve 2 - 5 kg ağırlığında olup, kanat açıklığı 1,5 - 2 metreye kadar ulaşabilen leyleklerin, genellikle göl kenarları gibi sulak bölgelerde yaşadıkları balık, böcek, yılan, kurbağa ve çekirgelerle beslendikleri; yuvalarını çatı, baca, ağaç, direk gibi yüksekçe yerlere yaptıkları, sessiz bir kuş türü olmalarına karşılık, kur yaparken tıslama ve gaga sesleri çıkardıkları bilinir. Ülkemize havaların ısınmaya başladığı nisan ayı başında gelen leylekler, ağustos ayı sonlarında daha sıcak olan güney bölgelere göç ederler. Uzun mesafe yolcusu bu leylekler, Sahra Altı da denilen Orta-Güney Afrika'da ve Hindistan'ın güneyinde kışı geçirirler. İlkbaharda 500.000'i aşkın leylek, sürü halinde kuzeye, Anadolu, Avrupa ve Finlandiya kadar olan bölgelere göç ederek eski yuvalarına dönerler. Yollarını şaşıran, gruplarından ayrı kalan leylekler geç de kalsalar bir şekilde yuvalarına ulaşırlar.
İnsan dostu leyleklerin aile yapısı çok şaşırtıcı olup tek eşlidirler. Erkeği tam bir centilmendir. Dişisinden yaklaşık bir ay önce gelerek yuvayı tamir eder ve hazırlar. Pek çok kültürde doğruluk, iyilik, saflık ve adaletin sembolü olarak görülen leylekler her yıl aynı yuvasına tekrar dönerek yaşamlarını sürdürürler.
Türkiye'de leyleklerle anılan birçok yer bulunmaktadır. Bunlardan en dikkat çekeni Bursa'nın Eskikaraağaç ilçesinin Karacabey köyüdür. Uluabat Gölü'ne dikkat çekmek amacı ile 2005 yılından beri bu köyde, leylek festivali düzenlenmektedir. Avrupa Tabiat Mirası Vakfı, Eski Karaağaç köyüne 2011 yılında "Avrupa Leylek Köyü" statüsü vermiş, 18. Ulusal
Kuş Konferansı da 21-24 Nisan 2017'de burada yapılmıştır.
Beyşehir Gölü yakınındaki Leylekler Vadisi, leyleklerin Türkiye'deki önemli konaklama yerlerindendir. Ardıç ağaçlarının üzerine yuva yapan leyleklerin topluca geliş ve gidişleri birlikte hareketin en güzel örneğini sergileyen görsel şölen havasına dönüşmektedir.
Tüm kuşlar arasında leylek nasıl olmuş da doğumla ilişkilendirilmiştir
Leylekler ve bebekler arasındaki ilişki Antik Yunan'a kadar uzanmaktadır.
"Yunan mitlerinde anlatılan efsaneye göre Hera, kusursuz güzelliğe sahip kraliçe Gerena'yı aşırı derecede kıskanıyordu ve Gerena'nın Zeus ile ilişkisi olduğuna dair söylentiler vardı. kızgın Hera, intikam almak için Gerena'yı uzun boyunlu bir leyleğe dönüştürdü ve uçup gitmesini emretti. Gerena, babası Zeus olduğu tahmin edilen yeni doğmuş bebeğini bırakmak istemedi. bebeğini güvenli bir şekilde battaniyeye sardı ve gagasında taşıyarak uçup gitti.
Bazı araştırmacılar, leyleklerin bebek getirme fikrinin bu efsaneden geldiğini iddia etse de başka olası efsaneler de vardır.
Aslında, leylek hikayeleri özellikle seks, hamilelik ve doğum gibi konularda tutucu toplumun küçük çocukların doğal sorularına cevap vermekten kaçınmak için, leyleği bir örtbas hikayesi olarak kullanmalarıdır. Çocuklara leyleğin bebekleri getirdiğini söylemek, onlara tüm karmaşık gerçeği söylemekten çok daha kolay gelmiş ve Andersen'in leylekler adlı kısa öyküsünün yayınlaması da, ebeveynlerin anlattığı masallara güven duyulmasına yardımcı olmuştur.
Leylekler üzerine anlatılan menkıbeler çoktur. Bunlardan birisi:
Hz. Süleyman'ın, kuşlara seslerini dağıtması ile ilgili haber üzerine leylek heyecandan tüm gece uyuyamaz; ancak bir ara uyuyakalır.
Sabah, uyanıp peygamberin huzuruna vardığında tüm güzel seslerin diğer kuşlara verildiğini görür.
O sırada bir marangoz çalışırken keserini "Tak tak" diye vurmaktadır. Hz. Süleyman da bu sesi leyleğe uygun görür. Bu ses de senin olsun der.