Millî Mücadelede'nin isimsiz kahramanları

Tarihi romanlar hep ilgimi çekmiştir. Bu tip romanlara ilgim biraz da hemşerim, dostum, değerli büyüğüm Zileli Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun sindirerek okuduğum romanlarının üzerimde bıraktığı sıcak etkiye dayanır. Cafer Öz'ün Millî Mücadelede Seferihisar'ın anlatıldığı Kundakçı romanı da beni hemşerim Sepetçioğlu'nun romanları kadar etkilemiştir. Yerel yönetimler kültüre, sanata, sanatçıya, yazara, şaire ne çok önem verirlerse, o kentler daha yücelir, renklenir, anlam ve değer kazanır. Bu nedenle Türkiye'de ilk kez Seferihisar'ı sakin kent yapan, yerli tohum üretim merkezi kurup geliştiren, sanat ve sanatçıyı koruyup kollayan Seferihisar Belediye Başkanı iken İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Sayın Tunç Soyer'i, Kundakçı roman ve heykeline verdiği destek nedeniyle kutluyorum. Cafer Öz, romanında 1. Dünya Savaşı içinde bulunuşumuz ve imzalamak zorunda bırakıldığımız Mondros Antlaşması'nın yarattığı yıkım üzerine İstiklal Savaşımızın en önemli noktalarından biri olan Batı Anadolu Bölgesi'ndeki mücadelenin İzmir'in işgal edildiği 15 Mayıs 1919'dan önce başladığı ama işgal günü ve sonrası verilen mücadelelerle dünyaya örnek olduğunu işaret ederek başlamaktadır. Vatansever kimi subaylar ve askerler Batı Anadolu'da halkla ve efelerle birleşerek işgale karşı bir direniş başlatmak üzere Aydın tarafına geçmişlerdir. İyi silah kullanan efeler milli mücadelede önemli rol oynamışlardır. İzmir'in adalara en yakın bölgelerinden biri olan Seferihisar halkı da doğal olarak bu mücadelenin içinde yer almıştır. Tarihi gerçeklere dayalı Kundakçı romanında bazı toplumsal olaylar ve halk psikolojisi gereği gibi değerlendirilerek irdelenmiştir. Konya Taşkent Balcılar köyünde küçük yaştaki Ömer adlı çocuğun babası tarafından el becerileri keşfedilip 'köyde çoban olacağına kentte zanaatkâr olsun' deyip Taşkent'e götürüp bir demirciye çırak vermesi ile başlayan Ömer'in serüveni hep yukarı doğru ivme kazanarak yürümüş, çırakken tamir için ustasına getirilen tüfek kundağına bakarak daha iyisini yapması, demirci tezgahında kılıç yapabilmesi, konakların iç tezyinatında görenleri hayran bırakacak derecede mahir olması adının ünlenmesine vesile olurken efe ve kızanlarla tanışması, yaşadığı bazı serüvenlerle Millî Mücadele yıllarında Batı Anadolu'daki özellikle efelerle ilgili bilinmeyen ayrıntıları sergilemekte ve tarihin derinliklerinde kaybolmuş bazı efelerin adlarını belgelemektedir. Ömer'in Seferihisar'a dönüp daha önce kendisine çapa ve zincir yaptığı Balıkçı Hasan'la Teos'ta buluştuğunda adalardan Seferihisar'a göç eden Rum ailelerin sıralanmış kayıklarını görüp Çeşme-Urla arasında Rum çetelerin yol kesmelerini, Urla'da polise, jandarmaya saldırmalarını, Seferihiar'da Rumların iyice azıtmaya başladıklarını dinledikçe çılgına dönmüş, gençliğinde çok gezen, büyük gemilerde çalışan ve çok okuyan Balıkçı Hasan'dan İyon şehirlerinden Efes'ten sonra ikinci büyük metropol olan Teos ve yöresi hakkında tarihi bilgiler edindikçe bu güzel yurdun Rumların eline geçmesine tahammül edemez. Bazı efe ve ağaların silahlarını tamir eder, tüfeklere kundak yapar, Seferihisar çevresinde Türk askerinin kontrolü kaybetmesiyle kimi Rumların ve kanun kaçağı cezaevi firarisi Eşkıya Silo'nun halkın para ve malını gasp etmesi, gözünü kırpmadan adam öldürmesine sinirlenen Ömer Usta, arkadaşı Arnavut Yunus'u yanına alarak silah kuşanır, soygunculara gözdağı vermiştir. Ömer Usta'nın bu tavrından cesaret alanlar Ömer Usta'nın yanına gelerek bu çetelere karşı ortak bir milis gücü oluşumunun temelini atmışlardır. Bu arada İngilizlere destek veren padişah ve hükümet işgali kabul etmeyeceğini önceden açıklayan İzmir Valisi Nurettin Paşayı görevden alarak yerine bu işgali kolaylaştırmak için Türk savaş suçlularını cezalandıran askeri mahkemenin başı olan hain Kürt Mustafa Paşanın korkak ve aciz kayın biraderi Kanbur İzzet'i İzmir Valiliğine atar. Yeni vali aydın ve vatanseverleri ittihatçılık ve Bolşeviklikle suçlayarak cezalandırır. Bence tarihî romanların bir güzel yönü de ders kitaplarında bulunmayan yöresel tarihi olayları romancının usta kalemiyle bir vakanüvist gibi halka duyurmasıdır. İttihat ve Terakki hareketini geliştirmek için Talat Paşa tarafından İzmir'e gönderilen Celal Bey (Bayar) İzmir'de Müdafaa-i hukuk Osmaniye Cemiyetini ve Altay Spor Kulübünü kurarak örgütlü çalışmalar yapmış, tutuklanma endişesiyle de Seferihisar'da saklanmıştır, Galip Hoca adı ile camide vatanın işgal edileceğini, ancak silahla karşı konularak mücadele edilmesi gereğini anlatmıştır. Ömer Usta, hutbeden sonra cemaat camiden çıkınca Galip Hoca (Celal Bayar) ile görüşmüş, Seferihisar'da 20 gün kalan ve sakal bırakan Galip Hoca Salihli'ye, oradan Ödemiş'e geçmiş ve Ödemiş'te asıl ismini açıklayıp efe kıyafeti giyerek kuvayı milliye hareketinin oluşması için çalışmalara başlamıştır. İzmir'in işgaline karşı ilk başkaldırı, işgalin olacağını duyan halkın Konak Meydanı ve Kemeraltı girişinde toplanması, esnafın kepenk kapatması Sultanî Mektebinde toplanılıp 'Reddi İlhak Heyeti Bildirisi' yayımlaması ile başlamıştır. Rum çeteleri Urla'ya baskın yapmış, Yunan askerî birliği Seferihisar'ı işgal etmiş, Yunan işgal kuvvetleri Batı Anadolu'yu işgale başlamıştır. İzmir'in işgalinden hemen sonra Bayındır, Torbalı, Tire'yi işgal etmişler fakat Ödemiş'te büyük bir direnişle karşılaşmışlardır. Ömer Usta arkadaşı Tüfekçi Emin Usta ile sürekli efelerin silahlarını tamir etmiş, tüfeklerin kundaklarını onarmış, çalışır duruma