Aylarca süren Lozan görüşmeleri sırasında Modern Türkiye'nin modern yüzü olan Latife Hanım'ın, Batılı kadınlardan çok daha ileri seviyede eğitime sahip olması, Müslüman Türk kadınları için "rol model" olması, Avrupa basınında çok geniş yer bulmuş, müthiş sempati yaratmıştır.
Şoför kullanmayıp taksiyle dolaşan, konser ve tiyatroları kaçırmayıp, sinemaya gitmekten hoşlanan, hiç boyamadığı, bembeyaz gür ve ışıl ışıl saçlarını topuz yapıp daima fildişi tarağıyla tutturan, asla eve kapanmayan, gezmekten, seyahatten hiç vazgeçmeyen, tanınmasın, rahatsız edilmesin diye, Atatürk'ün isteğiyle "Fatma Sadık" adıyla pasaport düzenletip, yurt dışına giderken "Latife" kimliğini değil, "Fatma Sadık" kimliğini kullanan Latife Hanım, eşinin isteği üzerine meclisteki oturumları izlemeye giderek Türkiye Büyük Millet Meclisi binasına giren ilk kadın olmuştur.
Haziran 1923'te yapılan Türkiye'nin ilk genel seçiminde, aday olmadığı ve hukuken Türkiye'de kadınların henüz seçme ve seçilme hakkı yokken, İzmir'de ve Konya'da seçim sandığından Latife Hanım'a oy çıkmış olması, kendisine oy verilen tarihteki ilk kadın ünvanını almıştır.
İlk gençlik yıllarından itibaren kadın meselesi ve hakları açısından duyarlılık geliştiren ve atılacak adımlarla ilgili o zamana kadar "radikal" sayılabilecek görüşler ileri süren Mustafa Kemal Paşa, hem eşi Latife Hanım'ın eğitimi ve konumu, alışılmışın dışındaki nikâh töreni, eşiyle birlikte yaptığı yurt gezilerinde verdiği mesajlar dikkate alındığında, düşüncelerini adım adım hayata geçirirken kadın hakları konusunda aşama aşama yapılacak yeniliklerin rol-modelini kendi ailesi ile ortaya koymuştur.
Kurtuluş Savaşı'nın neticesi olan Lozan Antlaşması, sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu değil, aynı zamanda, kadın-erkek eşitliğinin zaferi olup Kadınların eşit eğitim hakkıdır, medeni nikah hakkıdır, boşanma hakkıdır, velayet hakkıdır, miras hakkıdır, seçme hakkıdır, seçilme hakkıdır, meslek edinme hakkıdır, çalışma hayatına katılabilme özgürlüğüdür, eşit işe eşit ücret hakkıdır, kızlık soyadını kullanma hakkıdır.
Türkiye İktisat Kongresi'nin yapılacağı binada, 2 Şubat 1923 günü gerçekleşen İzmirli kadınların katıldığı toplantıda Gazi, eşi Latife Hanım'ı İzmirli kadınlara tanıtmış; kadın sorunları ve Lozan hakkında bilgi vermiştir. Katılanların "kadın" oluşu nedeniyle bu toplantıya İzmir'de "Halkla Sohbet" ya da gayriresmî olarak "Kadınlar Kongresi" adı verilmiştir. Bu kongrede Atatürk: "Örtünme biçimi kadını hayatından, varlığından soyutlamayacak şekilde olmalıdır. Bu konuda son söz olarak diyorum ki, bizi analarımızın adam etmesi gerekirdi. Onlar edebildikleri kadar etmişlerdi. Fakat bugünkü gereklilikler ve ihtiyaçların esasına yeterli değildir. Bunları yetiştirecek olan bundan sonraki analardır. Bu arz ettiklerimin bağımsızlığını, şerefini, hayat ve varlığını temin ve devam ettirmeyi baş yasa alan yeni Türk Devleti'nin esaslarından birini teşkil etmesi gereklidir ve inşallah öyle olacaktır." diyerek kadınlara tanınacak hakların önemli bir işaretini vermiştir.
Lozan Antlaşması, kadınların kafesten peçeden kurtulmasının antlaşmasıdır, kadınların sokağa çıkabilme özgürlüğüdür, seyahat özgürlüğüdür, yanında erkek olmadan restorana, sinemaya, tiyatroya, konsere gidebilme özgürlüğüdür, sanatçı olabilme özgürlüğüdür, spor yapabilme özgürlüğüdür. Lozan Antlaşması, kadınların artık bu topraklarda "ikinci sınıf insan olmadığının" belgesidir.
Gazi Mustafa Kemal Paşa ile Latîfe Hanım'ın evliliği, 5 Ağustos 1925 tarihinde sona ermiştir. Boşanma haberi, 12 Ağustos 1925 tarihinde hükûmet bildirisi ile duyurulmuştur.
Latife Hanım, Mustafa Kemal'den ayrıldıktan sonra geçen 50 yıl içinde evliliği ve eşi hakkında konuşmayı da, yazmayı da kesinlikle kabul etmemiş, ikinci kuşak yakınlarına da aynı yönde vasiyette bulunmuştur. Sadece Latife Hanım'ın bu evliliğin bitiş nedenleri üzerine hatıratına, "O benimle değil kültürümle evlendi!" diye yazdığı söylentisi yayılmıştır.
Uşakîzâde Ailesi'nin Büyük İzmir Yangını'nda yok olan 70 parça mülkünün olduğu bilinmektedir. Günümüzde ise Uşakîzâdeler'den kalan İzmir'de üç köşk bulunmaktadır. Bunlardan Basmane Garı'nın karşısında yer alan ve Latîfe Hanım'ın doğduğu kışlık konak, halen aile mülkiyetindedir. Bugün İzmir Özel Türk Koleji kampüsü içinde yer alan benim halen oturduğum evime yüz metre mesafede İzmir Göztepe'deki yazlık Uşakîzâde Köşkü ise, 15 Haziran 2001 tarihinden itibaren müzeye dönüştürülmüştür. Karşıyaka Belediyesi tarafından restore edilen İzmir Karşıyaka'daki bir köşk de, Latife Hanım Köşkü Anı Evi (Zübeyde Hanım Müzesi) olarak 19 Mayıs 2008'den beri hizmet vermektedir.
Latife Hanım, İsviçre Bern'deki bir hastanede tedavi görmekte iken Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de vefat ettiğine dair gazetelerdeki ölüm haberini okuyunca çok sarsılmıştır.